Yorumlar ve yorumlar... Ben de tam ne eksik diyordum..
_____________________________________
Lucian'ın, arkasından iş çevirmenin sonuçları olacağı ile ilgili yaptığı tek taraflı konuşmadan sonra lila elbisemin içinde, bana yolu gösterirken daha çok öldürmeye niyetli gibi görünen Vale'nin eşliğinde, kendimi Lord Celes'in karşısında buldum.
Vale'ye kızamıyordum; kendisini, arkadaşını savunmaya çalışırken, ben tarafından odadan atıldığına inandırmıştı. Bir kısmı doğruydu. Bir kısmı ise eksik.
Ana malikane, ikizlerin kanadının ambiyansını yaşatmaya devam ediyordu.
Tabi daha aydınlık, daha gösterişli, daha keskindi ve tabi daha sade.
Malikane dedikleri yapının, malikane olmadığı açık ve netti ama bu derecede olmasını da beklemiyordum. İkizlerin kanadından, içerden bağlandığımızdan gündüz gözü ile dışarıdan nasıl göründüğünü bilmesem de, karşımda duran Lord Celes'e odaklayamadığım bakışlarım, çok şey anlatıyordu.
Hafif bir boğaz temizleme sesini duyunca, dikkatimi bana eliyle oturmamı işaret eden adama verdim.
Açıkça söylemek gerekirse, karşımdaki adam, ikizlerin abisi gibi duruyordu.
Tieran'ın aynı şekilde kesilmiş saçları ile neredeyse aynıydılar. İkizlere benzemeyen özellikleri gözleri ve daha yumuşak hatlı yüzüydü. Giyimi ve duruşu ise asıl fark yaratan noktaydı.
Giydiği uzun kar beyaz cübbe, yakasından uzanan altın rengi bir zincirler sabitlenmişti. Zincirin ucundan sarkan Celes Sembolünü seçmesi zor değildi.
Cübbenin içine giydiği beyaz gömleğin üstünde deri bir vücut kemeri vardı. kasları, bej rengi pantolonun içine soktuğu beyaz gömleğin darlığından, belli oluyordu.
Duruşu, cana yakındı. Sanki her şeyi konuşabilirmişsiniz gibi. Tabi, bunun sadece gösterim olduğundan emindim. Tanıştığım insanlar sağ olsun.
Gülerek konuşuyor, samimi bir tavırla beden dilini kullanıyor ama asla saygısızlık sayılabilecek bir tavır takınmıyordu.
Bu evrene ayak bastığımdan beri, karşımda duran bu 1.80 adam kadar tehlikeli birisini görmemiştim.
Çok zekiydi ama inanılmaz bir gözlemciydi. Benimle biraz konuştuktan sonra oynadığı küçük rolü fark ettiğimi anlayarak güldü.
'Zekisin.' Dediğinde yine sevecendi ses tonu.
'Deniyorum.
Sadece kendimi korumam gereken insanları seçmeyi, zor yoldan deneyimledim.'
'Kendini, benden koruman gerektiğini mi düşünüyorsun, Eliz?' soruyu sorarken hafifçe kıkırdaması, saç diplerime kadar ürpermeme sebep oldu.
'Kendimi korumam gerektiğine eminim, Lord Celes.'
Cevabım karşısında keyfi yerine gelmiş gibiydi, yüzüme bakarken bir şeyler düşünüyordu.
'Timun'a borcum olmasaydı, bu saatten sonra bir başka begzelienin cesedini bile bahçeme sokmazdım.'
Aniden ciddileşen ses tonu, daha korkutucu olsa da beni rahatlattı. Rengini belli etmekten çekinmemişti.
Cevap vermememin üzerine tekrar konuştu.
'Nereden geliyorsun, Eliz?'
'Cevabının hoşunuza gideceğini düşünmüyorum, Lord Celes.'
'İzin ver, buna ben karar vereyim.'
'Affınıza sığınarak belirtmek zorundayım ki, zorunda olmadığım açıklamalar duymak için diretiyorsunuz.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOUS
FantasyBir ayin sonucu, kendimi bir başka evrende buldum. Geri dönmeyi asla düşlemedim. Başka bir evreni; bir fırsat, özgürlüğüme açılan bir kapı olarak görmüştüm. Daha sonra işin rengi değişti. Türümün bu evrende kraliyet-kölesi olduğunu öğrendim. Ger...