Mit-İLK TANRIÇA

204 17 14
                                    

Cansu, mükemmel yorumlarınla beni daha fazlasını yazmaya teşvik ettiğin için çok teşekkür ederim.  İyi ki gelmişsin. 

_____________________

Çok uzun zaman önce var olmuş bir dünyadan söz edeceğim. Şimdinin mit kalıntılarının hüküm sürdüğü bir dünyadan, söz edeceğim sizlere.

Yaklaşın.

Ben Ölüm'ün rahibelerindenim. Ölüm bana Azra derdi. El'den gelmeydim. Azra'el dediler. Artık yalnızca Azrail diyorlar.

Bizleri son anlarına kadar görenlerin sayıları azdır. Kabuktakiler, bizleri görseler de tanımazlar. Tanıyanlar da azdır sayıca.

Ölüm'ün melekleri. Kapıları açanlar. Anahtarlar. Tanırlar bizi. İsmimizi söyleyin yeter. Asla yalnız değilsiniz. Omzunuzun üzerinde gezeriz. Başınızın üzerinden uçarız.

Siz cennet dersiniz, cehennem dersiniz.

Bahçelerden, ateş çukurlarından söz edersiniz. Soyum bekçileridir.

Bir yudum su içerisiniz, biz yanı başınızdayız. Bir güneşe taparsınız, biz güneşe bakarken göremedikleriniziz. Dolunayın altında dans edersiniz, biz dansınızız.

Biz, sizlerin biliyor sandığınız ama duymadıklarınızız.

Tüm soyunuzla tanıştım, halefleriniz ile de tanışacağım, belki de çoktan tanıştım.

Olasılıklarla dolu binlerce var benden, her biri bir diğerinden bir adım farklı. Sonunda ise ilkini tanıyamazsınız.

Öyle çok değiştim ki, bu evrendeki şavkım perçinlendi. Bir başka olasılıkla kaynaştım.

Şavkıma, bir başka parça kaynadı.

El, Ölüm'e de bizde olandan verdi. El, bize de kabuktakilerin sahip olduklarından verdi. Bir irade.

Biz, bir başka dünyanın görünmeyenleriydik.

Bu dünyada ise, bir kadın doğdu.

Adını artık ilk hali ile anmazlar. Sen onu Bengi olarak bilirsin.

Ölümsüz, olarak bilirsin.

Bildiklerine rağmen, güler yüzlüydü. Zarifti. Kabulleniciydi. Besleyip büyütendi. Hisseden, hisli olandı.

Zamanın içinde küçük bir tercih yapıldı. Milyonların hayatının takasıydı.

Bu küçük tercih inanmamakla başladı. Birden dediğime bakmayın seçim birden olmadı. Takas bir gecede gerçekleşmedi.

İnancın ne olduğunu bilmeyen bir yerdeydik belki de. İnanmamız gereken her şeyin kanıtı varsa, şüphe nereden doğuyordu? Şüphe bir sonbaharda doğdu. Şüphenin ismine Bengi koydular.

Ah Bengi. Ne de güzeldi. Simsiyah saçları, güneşin vurduğu her telinde farklı bir tondaydı. Geceleri bembeyaz teninde yansıyan ay ışığını gördüğünüzde, ışığın kaynağını şaşırırdınız. Hafif kemerli burnundan, gururunu hiç düşürmezdi. Uzun parmakları ateşin etrafında dolaşan pervaneler gibi yanacak sanırdınız, yüzünde gezerken.

Ah Bengi. Başlı başına bir imparatorluktu. 

Peki nasıl olmuştu da bir dünyanın sonuna sebebiyet vermişti bu kadın.

Soru sormuştu Bengi. Sesi falezleri yalayan hırçın dalgalar gibi kulaklara çarptığında, yanıt alamamıştı ama kuşkunun tohumunu bilmeden o verimli araziye serpmişti.

'Hatırlamıyor musunuz?'

Basit bir soruydu belki de. Neyi kastettiği ise...

Neyi hatırladığını öğrenmek istediler.

NOUSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin