Evet, merhabalar. Uzun bir aradan sonra tekrar kavuştuk.
Belki de yazmamın önündeki engel, yorumlarınızın eksikliğidir. ne bileyim. belki.
_____________________
Malikanenin ana basamaklarını adımlarken, aklımdan geçirdiklerim ne yazıktır ki, geçirmek istemediklerimden oluşuyordu.
Adımlarım tek düze topuk sesleri ile basamaklarda çınlıyor, ortada hiç görünmeyen hizmetliler, saatin oldukça geç olduğunu hatırlatıyordu.
İkizler ile paylaştığım kata geldiğimde, tablonun önünde konumlanmış koltuklarda oturan ikiliyi seçmek zor olmadı.
Odanın ağır havası, canlarının sıkkın olduğunu kanıtlıyordu. Hiç konuşmadan bana döndüklerinde, 'İyi geceler.' Diyerek ortamı tartma planım, Lucian'ın 'Konuşmamız gerekiyor.' Demesi ile gereksiz bir hale geldi. Canları sıkkındı ve belli ki sebebi bendim.
'Tabi, konuşalım.' Diyerek, yüzüm ikizlere ve tabloya dönük oturduğumda, onlardan beklediğim hamle çok geçmeden geldi.
Lucian, yanında rahatça içkisini içen Tieran'a kıyasla vahşi görünüyordu. Tieran ise her daim üzerine bir pelerin gibi geçirdiği sakinliğinden ödün vermiyor gibi görünüyordu.
Ama yalnızca görünüyorlardı. Gerçek bundan çok daha farklıydı. Bu hissi bir yerde daha hissetmiştim, ölüm korkusu değildi bu. Sizden daha zeki insanlardan bir şeyler saklamaya çalışırken takındığınız o saçma yakalanacağım korkusuydu. İkizlerin zeki olduğunu biliyordum ama karşımda Lord Celes'in klonları dururken, bundan çok daha fazlası olduklarını anladım.
Aylarca beraber yaşadığım insanlar ile, yeniden tanışıyordum.
Lucian'ın vahşi bakışları bile roldü. Tieran'ın sakinliğinin bir rol olduğu gibi. Sadece görünüyorlardı.
Tehlikeyi sezebilmek konusunda, iyi olduğumu düşünmekten hoşlanırdım.
Sefr'i, bu evdeki ilk günümde, beni ikizlere karşı uyarmaya çalışmıştı. Beni kaleden beri uyarıyordu. Kaçmam için zemin dahi hazırlamıştı. Ben ise burnumun dikine giderek, en kötü ne olabilir?, senaryoma bağlı kalmıştım.
Ama şimdi. Karşımda duran ikiliden korktuğumu fark ettiğimde, inşa ettiğim bloklar üzerime doğru yağdı. Ağızlarını açıp, tehdit içerikli hiçbir cümle kurmuyor oldukları halde, canavarları görünce tanırdım.
Lucian'ın ağzının içerisinde bir şeyler söylediğini ve ortama yayılan kokuyu duyduğum anda. Şok olmuş gözlerimi ikizlerden çekemedim.
Mum çiçeğinin ağdalı kokusunu aldığımda, bu malikanede Sefr'e Begzelien olup olmadığını sorduğum anlar geldi, gözlerimin önüne.
İkizlerin Begzelien bir anneleri olduğunu biliyordum ama onları es geçmiş güçlerin varlığını hiç sorgulamamıştım. Oysa başından beri, halkasız 2 begzelien ile yaşıyordum. Dikkatsizliğim, suratıma inen bir başka bloktu.
Kokuyu tanırdım. Yaptıkları büyüyü de tanırdım. Yapanları ise belli ki tanımıyordum.
'Nasıl?' diyerek fısıldadığım sorum, ikisinin de kulağından girip çıkmış olmalı ki, Tieran başka bir soru ile geldi.
'Nasıl açıklamayı düşünüyorsun?'
Tek düze sesi ve elinde çevirdiği kristal bardağı ile, normal bir konuşma yapıyor gibi görünüyor olabilirdi. Ama odanın ağırlığında, ikisinin de olduklarından farklı davrandıklarını idrak edebilmiştim. Eğer şu an bunu açık etmemiş olsalardı, gerçekten anlamam ne kadar daha sürerdi bilmiyordum. Bilmek de istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOUS
FantasyBir ayin sonucu, kendimi bir başka evrende buldum. Geri dönmeyi asla düşlemedim. Başka bir evreni; bir fırsat, özgürlüğüme açılan bir kapı olarak görmüştüm. Daha sonra işin rengi değişti. Türümün bu evrende kraliyet-kölesi olduğunu öğrendim. Ger...