12 Nisan 2020
Bu karanlık odada geçirdiğim her dakika üstüme daha da zindan olurken komodinde ki telefonum çaldı. Arayana baktığım zaman isminden önce ekranda beliren resim dikkatimi çekti.
Evin arkasında yaptığımız mangal sırasında çekilen fotoğrafta, bir elinde tavuk şiş tutan Devrim'in diğer eliyle telefonu tutuyor. Islak saçlarım ve öylesine üstüme geçirdiğim tişört ile gölden yeni çıkan ben, Devrim'in arkasından tavuk şişi yemek için uzanıyordum.
Devrim arıyordu.
Ağlamanın verdiği acınası duyguyla telefonu açmak için hiçbir harekette bulunmadım. Çalması bitene kadar elimde tuttum. Sessize bile almadım.
Telefona bakarken hıçkırıklarım artık duyulmuyordu. Telefon bir kez daha yüksek desibelden çalmaya başladığında açmaktan başka çare düşünmedim.
'Efendim.' Derken sesimin olabildiğince normal çıkmasına çabalasam da karşımdakinin Devrim olduğunu unutmuş gibiydim.
'Eliz? Ne oldu?' derken sesi telaşlıydı.
'Bir şey olmadı Devrim. Ne oldu beni mi özledin?' dedim konuyu değiştirmeye çalıştığım çok belliydi. Konuşmak istemiyordum.
'Eliz 'örümcek hislerim' bir şey olduğundan emin.' Dedi telefonun öteki ucundan ikizim.
'örümcek his' çocukluğumuzda uydurduğumuz bir şeydi. Birbirimizin duygularını zaman zaman hissedebildiğimiz düşüncesine sahiptik ve örümcek adam izlemeyi çok severdik. Sonuç olarak birbirimizin ne zaman kötü durumda olduğunu anlasak arar, 'Örümcek hisler''imizin devreye girdiğini söyleyerek yanıt arardık karşıdan.
Ama ne yazık ki ben kendimi açıklayabilecek durumda değildim.
'Devrim şimdi bunu konuşmak istemiyorum. Lütfen bana başka şeyler anlat. Neler yapıyorsun?' dedim son bir çaba ile. Onunla konuşmak istiyordum. Anlatmak istiyordum. Ailemizin nasıl bu hale geldiğini bağıra çağıra sormak istiyordum. Aklımın ucunda bir ses vardı ama. Ya senin yüzünden derse. Ya tüm bu olanların suçlusunun ben olduğumu söylerse. O zaman ne yapacaktım. Elimde kalan tek dalın da rüzgarda sürüklenip gitmesine göz yumamadım. Tek yapabildiğim konuyu değiştirmekti.
Ahizenin karşı ucundan Devrim'in derin bir nefes alıp verdiğini duydum.
'İyiyim. Her şey aynı. Hazar bey, Destan dönene kadar onunla şirkete gelmem için ısrar ediyor. Fulya Hanım, okulda açık olan birkaç kadro için görüşme yapıyor. Galiba en sonunda bale için öğretmen buldu. Açelya, Fulya Hanım'ın peşine takılıp okula gidiyor. Orada ki bahçe daha büyükmüş. Hanımefendi jimnastik hareketlerini rahat yapamıyormuş. Ben ise Hazal ile uğraşıyorum. Üniversiteyi aynı şehirde yazmamız konusunda ısrarcı. Daha vakit var diyorum ama dinleyen kim. İstanbul'a gitmek istiyor. Ha bu arada Asaf sizinle mi geldi? Hazaldan duydum.'
Konunun yine kaçındığım şeylere gelmesi ile bu sefer derin bir nefes çeken bendim. Kendim kaşınmıştım. Neler yaptığını sorarken ne bekliyordum tam olarak.
'Evet benim için de sürpriz oldu. Majes'in gelmesi yönünde onun adına karar verdiğini biliyorum sadece.' Diyerek kısaca açıkladım.
' O delinin Jeş seçildiğine hala inanamıyorum.' Diyen Devrim ile bir kahkaha attım.
'O deli bir Selviler, Devrim. Asıl onların aileden biri seçilmeden tören bitseydi ben şaşırırdım.' Dedim burnu büyük Selviler ailesi ile ilgili düşüncelerimi açıkça belirtirken.
'Doğru söylüyorsun. Selen, aileden biri seçilene kadar töreni tekrar ederdi herhalde.' Diyerek güldü.
'Hanım kelimesini eklemeyi unutuyorsun. Eğer ki Fulya hanım yakalarsa sonu iyi olmaz.' Derken yine gülüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOUS
FantasyBir ayin sonucu, kendimi bir başka evrende buldum. Geri dönmeyi asla düşlemedim. Başka bir evreni; bir fırsat, özgürlüğüme açılan bir kapı olarak görmüştüm. Daha sonra işin rengi değişti. Türümün bu evrende kraliyet-kölesi olduğunu öğrendim. Ger...