Gece saat 5te bir anda zihnimde beliren bir karakterle kısa da olsa bir bölüm yazıp yayınlamak istedim. Doğuyu size emanet ediyorum, ona iyi bakın.
Kalbimin ritmini tüm vücudumda hissederken insan üstü bir güçle dudaklarıma kapanan adamı geriye ittim. Hafifçe sendeleyerek benden uzaklaşan adama göz ucuyla dahi bakmadan ışığı yanan merdivene döndü bakışlarım. Elindeki valiziyle çatık kaşlarının altından bana bakan Doğu'yu görmemle yerimde hafifçe kıpırdandım. Nedense onun karşısında böyle görünmek canımı sıkmıştı.
Bir anda kolumu kavrayan Miran ile neye uğradığımı şaşırdım. Gözlerini gözlerimden ayırmadan arkamdaki kapının kilidini cebinden çıkardığı anahtarla açtı. Bu sırada benim gözlerim, gözlerini bir an bile kolumu kavrayan elden çekmeyen Doğu da dolaşıyordu. Miran beni hafifçe içeriye ittirince bakışlarımı çakma mafyadan çekip içeri girdim. Doğruca salona ilerlediğimde aklıma geçtiğimiz gece bulduğum kutu gelmişti ve kısa bir an tekrar gözüm kararır gibi olmuştu.
"Evet, Miran sen time haber ver gelsinler. Doğu ile tanışsınlar." diyerek salona giren öncüye ve peşindeki Doğuda dolaştı bakışlarım. Bu adamın varlığı beni rahatsız hissettirmişti.
Doğu yanımdan geçerek koltuğa oturduğunda rahatlığı karşısında kaşlarım kısa bir an çatılmıştı. Kolunu koltuğun arkasına doğru attığında bu hareketine erkekçe bacak bacak üstüne atması eşlik etmişti. O gerçekten dışarıda görsem yolumu değiştireceğim tiplerdendi. Kesinlikle muhatap dahi olmak istemeyeceğimiz tiplerden.
Miran elindeki telefonla salona girdiğinde Doğunun vaziyetini görmüş ve gözlerini kapatarak derin bir nefes almıştı. Ben mutfak sandalyelerinden birini çekip oturduğumda şu an kendimi en güvende hissedeceğim yerin burası olduğunu düşünüyordum.
"Komutanım misafirimiz varmış" diyerek içeri giren ve ortamın enerjisini kendisinin bile yükseltemediği Sezer'e, "Öyleymiş," demekle yetindim. Çünkü bir misafirimiz olduğundan benim de haberim yoktu.
Tim üyeleri kısa bir süre içinde toplandığında herkes pür dikkat Doğuya bakıyordu fakat işin sıkıntılı tarafı bu adamın bakışları yalnızca benim üzerimde dolanıyordu.
Bir anda bakışlarını benden çektiğini hissettiğimde o hiç beklemediğim bir şey yaptı.
"Hayırdır aslan yavrusu bir karın ağrın mı var kıpır kıpırsın?"
Duyduğum soru ile şok içinde kafamı kaldırdım. Doğu bu cümleyi Miran'a kurmuştu!
Bu adam yürek mi yemişti!
"Ne diyorsun lan sen?!" diyerek Doğunun üstüne doğru ilerleyen Miran'ı babası tuttu. Fakat Doğu hiç korkmuş gibi durmuyor aksine oldukça rahat tavırlar sergiliyordu.
Doğu yavaş ve tane tane, "Aslan, yavruna sahip çık. Maazallah kaparlar." dediğinde bu sefer sözlerinin odağı öncüden başkası değildi. Üstelik son cümleyi söylerken göz kırpmıştı ve bunu gülümseyerek yapmıştı.
Bu adam kimdi ve bu inadının sebebi neydi?
"Doğu ortalığı coşturmaya gerek yok. Buraya olay çıkarman için çağırmadım seni."
"Bende buraya senin için gelmedim."
Öncü derin bir nefes vererek başını eğdi. Sanırım onu çok zor bir sınav bekliyordu. Ve bu sınav karşısında oturan adamdan başkası değildi.
"Babamın haberi var mı beni çağırdığından öncü?"
Öncü kolunu tuttuğu Miran'ı yanındaki sandalyeye oturtup baş hareketiyle Doğuya seslendi. "Sen gel biz seninle bir konuşalım."
Doğu büyük bir kahkaha attı. Elini karnına koymuş abartılı bir şekilde gülerken yavaş hareketler ile ayağa kalktı. Öylesine yavaş hareket ediyordu ki bunu sırf karşısındakini sinir etmek için yaptığına emindim. Yavaş hareketler ile kalktığı koltuğun yastıkları düzeltip yüzündeki sinir bozucu gülümsemesi ile öncünün yanından geçip kapıya doğru ilerledi. Tam kapıyı açtığı esnada peşinden gelen öncünün omzunun kenarından bana olan bakışlarını yakalamıştım. Tedirginlikle bakışlarımı kaçırdığımda bunu fark eden kişinin tek ben olmadığımı Miran'ın kıpkırmızı olmuş yüzünden anlamıştım.
"Kalkın bırakın misafiri ya! Gidin yatın yorgunuz zaten." dedim yerimden kalkarken. Kimseye daha fazla bir şey demeden odama girip kapıyı kapattım. Dışarıdan geldiğim kıyafetleri çıkarmadan yatağa uzandığımda birkaç saniye sonra odamın kapısı açıldı. Gelenin kim olduğunu bildiğim için kapattığım gözlerimi açmadım. Az sonra yatağımın öbür ucu hafifçe çöktü ve belime bir çift kol sarılıp beni kendine çekti. Kafam onun göğsüne temas ettiğinde hâlâ gözlerimi açmamıştım. Ona sarılmamıştım, onu öpmemiştim hatta onu hissetmek bile istememiştim.
"Ne olursa olsun," diye fısıldadı kulağıma sert sesiyle, "sakın bana düşman olma."
Kurduğu cümle ile gözlerimi hafifçe açtım. Harelerim onun yeşil hâreleri ile buluştuğunda yalnızca birkaç kelime döküldü dudaklarımdan.
"O zaman beni karşına alacak hamleler yapma."
Doğu asla nefret edeceğiniz bir karakter olmasın. Aksine o bu kitaptaki her şeyin seyrini değiştirecek bir karakter. O benden size emanet.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİDER
Ficción GeneralBizim hikayemiz bir aşk romanı değildi. Zaten biz de birbirine aşık iki insan değildik. O liderdi ve ben de sürüsünün bir üyesi. Hırslıydı. Öfkeliydi. Ve her şeyden önemlisi içinde yanan intikam ateşi gittikçe harlanıyordu. O geliyordu ve beraberin...