Hoş geldiniz. İyi okumalar:)
medya: bölümde çalan şarkı
Hayat hiç beklemediğimiz anlarda beklemediğimiz insanlar çıkarıyordu karşımıza. Nerede, ne zaman geleceği belli olmayan insanlar, yolumuza ortak oluyor hatta belki yolumuzun ta kendisi oluyorlardı. Yıllar önce bana gelip babanın hayatını mahvettiği insanlardan biriyle ortak olacak ve onun yoluna yoldaş olacaksın deseler, sanırım gülerdim. Fakat içinde olduğum durum ne gülünebilecek ne de ağlanabilecek bir durumdu.
"Komutanım ne kadar kaldı?" diyen Maral ile bakışlarım sürücü koltuğundaki Miran'a kaydı.
Evet, sonunda Mardin'e gidiyorduk.
Ne ara yaşanıyordu tüm bunlar artık akıl erdiremiyordum. Yaşadıklarımızın hızı ve kontrolü ellerimiz arasından çıkıp gideli çok olmuştu. Artık geriye sadece başarabildiğimiz kadar ayak uydurmak kalıyordu. Bu her ne kadar çok zor olsa da.
"Teğmenim on beş dakika önce de aynı soruyu sordun." bıkkın bir şekilde konuşan Miran ile araba seyahati kararımızın ne kadar yanlış bir karar olduğunu bir kere daha anlamıştım.
Ağzımdan oflamaya benzer bir ses çıkınca Miran bana döndü. "İyi misin sen? Yaran mı acıyor?" dediğinde başımı iki yana salladım. Yola çıktığımızdan beri belki de aynı soruyu ellinci soruşuydu.
"Yüzbaşım on beş dakika önce de aynı soruyu sordun." dedim onu taklit ederek.
Atalay kendine engel olamayıp kahkaha attığında bende kendimi tutamayıp güldüm. Miran bu halimize göz devirdiğinde benim gülüşüm daha da artmıştı.
"Atalay anlaşılan sağda inip geriye kalan yolu yürüyerek gelmek istiyorsun." diyerek Atalay'ı susturduğunda bende susmam gerektiğini anlamıştım. Çünkü Miran'la seyahat etmek asla filmlerdeki o araba sahnelerine benzemiyordu. Şarkılar, eğlenceli sohbetler ve dahasına arabada yer yoktu. Hatta öyle ki yolculuğun ilk beş saati asla mola vermemişti. Tek odak noktası varış hedefine en kısa sürede ulaşmaktı.
O kadar sıkılmıştık ki. Artık gerçekten sağda inip yürüme fikri mantıklı gelmeye başlamıştı.
Şarkı açmak istediğimizde gayet sert bir şekilde 'Başım şişti yeter artık!' diye bir uyarıda bulunmuş ve bir daha da şarkı açmamıza izin vermemişti.
"Of yeter be," diye yerimde doğrulduğumda arabadaki herkes anlık şokla bana dönmüştü. Miran bakışlarını yoldan kısa bir süre çekip bana baktığında ona bıkkınlıkla dert yanmaya başlamıştım.
"Yeter, yeter! İçim şişti ya. Ne bitmez yolmuş! Ne ketum adammışsın be sen." dedim cebimden telefonumu çıkarırken. Telefonu açmaya çalıştığımda açılmamasıyla şarjının bittiğini anlamıştım. Saatlerce sıkıntıdan candy crush oynayınca böyle oluyordu.
"Atalay şarkı aç. Bu bir emirdir artık." dediğimde Atalay'dan ses çıkmamıştı. Miran bana döndüğünde gözlerimin içindeki öfkeyi görmüş olacak ki Atalay'a izin veren anlamda bir baş hareketi yapmıştı.
"Düzgün şeyler aç." diye bir uyarıda bulunduktan sonra daha fazla bir şey söylememiş yola bakmaya devam etmişti.
Şarkı hâlâ başlamayınca arka koltuğa döndüm. Atalay'ın uyuduğunu görünce derin bir nefes verip, "Al işte o kadar sıkıcısın ki uyuya kaldılar ikisi de." dedim. Atalay'ın sırf arada kalmamak için uyuduğuna yemin edebilirdim oysa.
"Hayır, dünya yansa benden bileceksin."
"Ne alaka ya of sende." dedim başımı cama çevirip bıkkın bir şekilde yolu izlerken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİDER
General FictionBizim hikayemiz bir aşk romanı değildi. Zaten biz de birbirine aşık iki insan değildik. O liderdi ve ben de sürüsünün bir üyesi. Hırslıydı. Öfkeliydi. Ve her şeyden önemlisi içinde yanan intikam ateşi gittikçe harlanıyordu. O geliyordu ve beraberin...