Bana göre uzun size göre daha uzun süren bir aranın ardından yine buradayım. Birkaç hafta böyle arayı açabiliriz ama merak etmeyin düzene girecek.
Bu arada Ayaz yakın zamanda düzenlemeye girecek ve yeni bir kitap olarak yoluna devam edecek bilginiz olsun.
Elimdeki kalemi sıkıntıyla öğretmen masasına vurmayı bırakıp ayağa kalktım. Bu iş böyle olmayacaktı.
Okula geleli iki saat olmuştu ve şu koca köyde yaşayan tek bir kız çocuğu bile okula gönderilmemişti. İki saattir yalnızca tırnaklarımı yemiş ve hangi yüzyılda olduğumuzu düşünmüştüm. Eğitimin ne denli önemli olduğunu bir asker olarak en iyi bilenlerden biri bendim. Sınırlarda yaşayan ve savaşlar yüzünden eğitim hakları ellerinden alınan onlarca çocuğu gördükten sonra burada hazır imkanların içinde eğitime gönderilmeyen çocukları gördükçe kanım donuyordu.
Bizi eğitim kurtaracaktı. Günümüzün silahı artık kalem haline gelmişti. Geçmişte olduğu gibi bıyıkları terlememiş gençlerimiz cepheye koşmayacaktı artık. Devir öylesine değişmişti ki artık yalnızca elinde kalemi olanın sesi duyuluyordu.
Bu ülkenin aydınlık yarınları için o çocukların okuması gerekiyordu.
Sinirden kendimi yiyip bitirdiğim iki saatin ardından dayanamayarak sınıftaki birkaç öğrenciye seslendim.
"Yürüyün bakalım. Madem onlar kızlarımı göndermiyorlar o zaman gider ben alırım!"
Çocuklar önden ben arkadan okuldan çıktığımızda okulun yokuşunu nasıl indiğimi bir ben bir de Allah bilebilirdi. İçimden dolup taşan öfkem gözlerimde birikmiş damla damla yaşlara dönüşüyordu. Sanırım buna engel olmam gerekirdi. Nihayetinde karşılarında güçlü birini görmezlerse asla ciddiye alacaklarını düşünmüyordum.
Fakat içimden bir ses bu olayın yalnız geri kafalılıkla alakası olmadığı söylüyordu. Sanki bu işte başka birilerinin parmağı vardı. Nihayetinde bir ülkenin gelişimini durdurmak istiyorsanız eğitimle olan ilişiğini kesmeniz gerekiyordu.
İşte devletimin düşmanları tam olarak burada devreye giriyordu.
Sinirden içim içime sığamazken yol üzerindeki kerpiç evlerden birine yaklaştık. Gidip ahşap kapıyı yumruklamaya başlayınca içeriden birkaç bağırış yükseldi.
Geçen birkaç saniyenin ardından kapı sonuna kadar açıldığında üzerindeki yırtık pijama ile kaba saba bir adam çıktı karşıma.
"Meryem burada mı?" diye sordum sabırsızlıkla.
Adam beni dikkatlice süzerken gözleri arkamdaki çocukları buldu. Tek kaşını kaldırarak, "Ne yapacaksınız Meryem'i?" diye sordu.
Derin bir nefes alıp elimi belime koydum.
"E be adam okulun ilk günü bugün. Neden yollamadınız çocuğu?"
Adam arkasında birikmiş olan birkaç kız çocuğu ve kadını tek bir bakışı ile içeri gönderirken kapıdan dışarı bir adım attı. Fazla yakın olmamak için bende geriye doğru çıktım.
"Ne okuması hanım? Bir sürü iş var kim yapacak onları? Hem kız dediğin okur mu?"
Duyduğum şey ile kan beynime sıçrarken sağ elimi tehditvari bir şekilde havaya kaldırdım. "Bana bakın beyefendi işinizi de evinizi de ocağınızı da söndürtmeyin bana. O kız yarın okulda olacak aksi takdirde bu evi başınıza yıkarım. Benimle değil devletle yüz göz olursunuz. Merak etmeyin gerekirse size işçi bulurum ama çocuklarımı size işçi etmem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİDER
General FictionBizim hikayemiz bir aşk romanı değildi. Zaten biz de birbirine aşık iki insan değildik. O liderdi ve ben de sürüsünün bir üyesi. Hırslıydı. Öfkeliydi. Ve her şeyden önemlisi içinde yanan intikam ateşi gittikçe harlanıyordu. O geliyordu ve beraberin...