"Ellerinize sağlık valla komutanım. Kahve çok güzel olmuş." diyen Coşkun'a gülümsedim. Herkesin ağzından aynı cümle dökülünce "Afiyet olsun." dedim ve fincanımı masanın üstüne bırakıp arkama yaslandım. Hep birlikte güzel bir kahvaltı yapmıştık. Kahvaltıdan sonra kahve teklifime hiçbiri hayır dememiş ve kahvemi hepsi çok beğenmişti. Bu konuda iddialıydım.
Bir tek Miran kahvesine dokunmamıştı. Bakışları hâlâ ara ara beni yokluyordu.
"Şimdi bu fenerin hali ne olacak?" diye soran Sezer ile birkaç kişi derin nefes almıştı. Anlaşılan aramızda fenerliler vardı.
"Valla gençler ben maçları takip etmiyorum ama açıkçası fenerin durumunu pek iç açıcı görmüyorum." dedim.
"Komutanım ben maçları takip ettiğim halde durumu iç açıcı görmüyorum. Siz yine iyisiniz." diyen Fatih ile gülmeme engel olamamıştım.
"Ah be Fatih." dedi Atalay, Fatih'in omzuna vururken. Fatih ona ters bir bakış atıp oturduğu koltukta biraz kenara kaydı. Şu ikili arasındaki ilişki beni bitiriyordu.
"Ya abi niye öyle diyorsunuz? Hem görürsünüz seneye şampiyonluk bizde." diyen Musab ile kahkaha atmıştım. "Ay Musab çok komik şakaydı hiç güleceğim yoktu valla." demem ile timin geri kalanı da kahkahalarıyla bana eşlik etmişti.
Biz gülerken ortamdaki güzel enerjiyi çalan telefon yarıda kesmişti. Miran cebindeki telefonu açmış ve kulağına götürmüştü. Karşı tarafı kısa bir süre dinledikten sonra telefonu kapatmıştı.
"Karaca, fazla dinlendin. Beş dakika içinde operasyon bilinciyle aşağıda ol." diyerek oturduğu yerden kalkan Miran'a sevinç nidaları ile diğerleri eşlik etmişti. Miran kapıdan çıkarken arkasını dönmüş ve beni kısa bir süre süzüp, "Sen gelmiyorsun." demişti.
Ağzımdan "Ne?" diye bir nida dökülmesiyle yanıma yaklaştı. "Yaralısın."
Elimle vücudumun birkaç yerini yokladım. Aynı küçük bir çocuk gibi onu iyi olduğuma inandırmaya çalışıyordum. "Bir şeyim yok benim. Hem raporum da bitti."
Eliyle ensesini kaşıyıp derin bir nefes verdi. "Hayır Asena bizimle gelmeyeceksin."
Stresle koluna yapıştım. Beni bırakıp operasyona gitmeyeceklerdi değil mi?
"Miran lütfen çok dikkat ederim kendime." dedim yalvarırcasına.
Elleriyle yüzünü sıvazladı. "Söz ver." dedi başka çaresi olmadığını anlayınca.
Bir adım geri çıkıp elimi anlıma götürdüm ve asker selamı verdim.
"Emredersiniz komutanım." diye bağırdığımda gülüşüne engel olamamıştı.
"Ha şöyle hep böyle sözümü dinlesen ne güzel anlaşırız biz seninle." demesiyle ona göz devirip odama doğru yürümeye başladım.
"Beş dakikan var Mirzat hızlı ol." dedim odama girip kapıyı kapatırken.
Hızlıca hazırlanıp odamdan çıktığımda Maral'ın koridorda beklediğini gördüm.
"Hadi çıkalım." diyerek evden aceleyle çıktım. Merdivenlerde karşılaştığımız diğer tim üyeleri eşliğinde aşağıya indik.
Vakit kaybetmeden herkesin toplandığından emin olup arabalara doluştuk.
"Çıkmadan Altay Beye haber verse miydik?" diye sordum arabayı süren Miran'a. Bana kısa bir bakış atıp cebinden telefonunu çıkardı. "İyi düşündün." diyerek Altay Beye kısa bir mesaj attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİDER
General FictionBizim hikayemiz bir aşk romanı değildi. Zaten biz de birbirine aşık iki insan değildik. O liderdi ve ben de sürüsünün bir üyesi. Hırslıydı. Öfkeliydi. Ve her şeyden önemlisi içinde yanan intikam ateşi gittikçe harlanıyordu. O geliyordu ve beraberin...