Evet yeni bölüm ile karşınızdayım. İyi okumalar diliyorum.
"Uyanmak için zahmet etmeseydin, birkaç saat var zaten havanın kararmasına." dedim mutfak kapısına dayanmış eliyle yüzünü sıvazlayan adama. Eliyle ensesini kaşıyıp beni umursamadan, "Tüm gece kabus gördüm." diye mırıldandı ağzının içinde.
"Biliyorum, gece mutfağa geldiğinde sayıklıyordun bir şeyler." dediğimde kaşlarını çattı. Birkaç saniye uzaklara bakıp düşündükten sonra hatırlamış olacak ki başını salladı. Küçük mutfak masasının diğer sandalyesini çekerek yanıma oturdu ve eliyle tabağımdaki salatalıklardan birini alıp ağzına attı.
"E tim kurduk her şeyi hallettik ama şimdi de operasyon yok. Hareket istiyorum ben hareket." dedi bıkmış bir şekilde. Hayır gerçekten normal bir insan sakin bir hayatı olsun isterdi. Ya da ne biliyim mutlu bir hayat. Ama olur mu o Mirzattı ve her zaman aksiyonun, dramın içinde olmak zorundaydı.
"Evet sayın seyirciler öğlen haberlerimize bir son dakika gelişmesiyle devam ediyoruz," diyen muhabirin sesiyle gözüm duvarda olan ve rastgele bir haber kanalı açık kalmış televizyonu buldu. Mutfağa geldiğimde öylesine ses olsun diye açmıştım.
"Taksim de bombalı saldırı!" diyen sesi duyduğumda başım öyle hızlı şekilde Mirzata dönmüştü ki önümüzdeki üç gün boynumun ağrısından uyuyamayacağıma emindim.
Ağzına salatalık götüren Mirzat'ın eli havada kalmıştı. Önce televizyona ardından bana baktı ve derin bir yutkunma sesi geldi.
"Hassiktir." diye bir küfür firar ettiğinde ağzından ben aceleyle ayağa kalkmış ve telefonumdan Erdem Albayı aramıştım. Hat meşgule düştüğünde stresle anlımı ovaladım.
"Sen nasıl bir şom ağızlısın ya?" dedim hayret içinde.
"Ben ne yaptım kızım?"
"Taksimin meydanında, en işlek caddesinde patlayan canlı bombanın sonucunda çok sayıda sivilin yaralandığı haberine ulaştık." diyen muhabirin sesiyle elim kalbime gitti.
Telefonumdan son dakika haberlerine bakarken kalbime saplanan acının haddi hesabı yoktu. Mirzat ayaklanmış ve mutfağın içinde dolanırken aynı zamanda üslerle iletişim kurmaya çalışıyordu.
"Allah'ım," dedim elim kalbimdeyken "Sen aklıma mukayyet ol."
"Kalk hazırlan karargâha geçelim her an operasyon emri çıkabilir."
Koşarak odama girdiğimde yatağımın üzerinde ütülenmiş bir şekilde duran üniformamı üzerime geçirdim hızlıca. Komidinin üstüne koyduğum künyemi boynuma geçirdim, postallarımı ayağıma geçirirken aynı zamanda beylik tabancamı belime taktım. Normalde yarım saatte yaptığım hazırlığı yaklaşık beş dakikada bitirmiştim. Oyalanmadan odamdan çıktım. Merdivenlerden inerken saçlarımı at kuyruğu yapmakla uğraşıyordum.
"Acele et biraz." diyerek ayakkabısını giymeye çalışan ve aynı zamanda kulağı ile omzu arasına sıkıştırdığı telefonuyla karşıdaki kişiyle iletişim kurmaya çalışan Mirzat'a göz ucuyla bakmakla yetindim. Ellerimle ceplerimi yoklayıp her şeyimi aldığımdan emin olduktan sonra evden çıktım.
Arabaya doğru ilerlerken bir yandan da Atalay'a mesaj atıyordum. Ne olacağı belli değildi. Bombanın büyüklüğü ve şiddeti ve yahut ne kadar can aldığını bilmiyorduk. Nasıl bir yol izleyeceğimizi de bilmediğimden dolayı her ihtimale karşı timi bir araya toplamakta yarar vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİDER
General FictionBizim hikayemiz bir aşk romanı değildi. Zaten biz de birbirine aşık iki insan değildik. O liderdi ve ben de sürüsünün bir üyesi. Hırslıydı. Öfkeliydi. Ve her şeyden önemlisi içinde yanan intikam ateşi gittikçe harlanıyordu. O geliyordu ve beraberin...