Uzun süredir uğramıyordum ve bir baktım ki 2k olmuşuz. Minnetimin ve size olan sevgimin boyutunu tarif dahi edemem.
Sağ olun var olun.
1 ay sonra
Günler gecelere karışmış karanlık her gün kendini aydınlığa teslim etmişti. Sanki bana bir mesaj vermek istiyor gibiydi. Ne zaman gökyüzüne baksam içime yayılan huzur sonbaharın gelmesiyle kendini hüzne teslim etmişti. İçimdeki gelgitler hem beni hem çevremdekileri zorlarken yaşam benim için koca bir ızdıraba dönmüştü.
"O zaman bitiriyorum." diyen terapistim ile bakışlarımı odaklandığım kaktüsten çekerek karşımdaki kadına çevirdim ve yavaşça gülümsedim. Ağır hareketlerle ayağa kalktığım koltuktan telefonumu alıp çoğu zaman içimi daraltan bu kutu gibi odadan çıktım. Daireden ufak bir kliniğe çevrilmiş olan bu samimi yer aylardır kendimi güvende hissettiğim tek yerdi. Buraya ne demem gerektiğini bilmiyordum. İsmini kendi içimde henüz seçememiştim.
Yavaş adımlarla salona geldiğimde krem rengi koltuklara kendimi bıraktım. Önümdeki sehpaya konmuş sulardan birini alıp yavaşça açtım. Dudaklarımı ıslattığımda içimde yanan alevin birkaç yudum su ile dinmeyeceğini biliyordum. Suyu yanıma yük etmek yerine tekrar sehpaya bıraktığımda bir elimle seansa girmeden önce bıraktığım çantamı omzuma taktım. Beni gülümseyerek ayakta bekleyen terapistime baktım uzun uzun. Ayaklandığımda ani hareketimle elim karnımı buldu. Bu ani refleks ile bakışlarım karnımda dolaştı bir süre. Ben bakışlarımı karnımdaki elimden ayıramazken işittiğim ses ile huzursuzca yerimde kıpırdandım.
"Bence artık bu durumu Miran ile paylaşmalısın."
Bu fikir kulağıma hoş gelmiyordu. Henüz kendim bile yüzleşemediğim bu gerçeği onun omuzlarına yük edemezdim. Buna hakkım yoktu.
Çantamın fermuarını açtım ve içinden cüzdanımı çıkaracağım sırada terapistim aceleyle elini salladı, "Miran her ay düzenli ödeme yapıyor."
Bilgim olmayan bu durum ile tek kaşım kısa süreliğine havalandı. Ardından umursamayarak dış kapıya yöneldim. Bir şey deme girişiminde bulunmadan hafifçe baş selamı vererek kapıyı araladım ve merdivenlerden inmeye başladım. Bir elim karnımda bir elim duvarda yavaş ve sakin adımlarla bitirdim basamakları. Apartman kapısına vardığımda kabanımın önünü hafifçe kapattım. Apartmandan çıktığımda kapıda onu görmeyi planlamıyordum.
Beni gören yüzünü hafif bir gülümseme kapladığında ben elimi yavaşça karnımdan indirdim. Bakışları bir bana bir de elime kaydığında kaşları hafifçe çatıldı. Umursamadan arkasındaki arabaya doğru ilerledim. Benden önce davranıp kapımı açtı. Arabanın içine girdiğimde tenime nüfus eden sıcak ile anında mayışmış ve oturduğum koltuğa sinmiştim. Kemerimi takıp gözlerimi kapattım.
"Miran'ın işi çıkmış, o yüzden ben almaya geldim. Nasıl geçti?"
Onun bu samimi tavrına karşılık omuz silkmekle yetinip kollarımı bedenime doladım. Yanımdaki yabancıya göz ucuyla bakıp neden hâlâ hayatımızda olduğunu sorguladım bir kez daha.
"Sen kimsin?" diye mırıldandım çok sessiz bir tonda. Bana doğru dönüp kaşlarını çattığında yüz ifadesinden ne dediğimi anlamaya çalıştığı çok bariz belli oluyordu.
"İyi misin?" diye sordu tereddütle. Bir şey demeden kafamı çevirmem bence yeterince net bir cevaptı. Derin bir nefes alıp direksiyonu sağa doğru kırdı. Arabayı caddenin kenarında bir yere park ettiğinde açıklama gereği duymadan "İşim var, hemen geliyorum." diyerek arabadan indi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİDER
General FictionBizim hikayemiz bir aşk romanı değildi. Zaten biz de birbirine aşık iki insan değildik. O liderdi ve ben de sürüsünün bir üyesi. Hırslıydı. Öfkeliydi. Ve her şeyden önemlisi içinde yanan intikam ateşi gittikçe harlanıyordu. O geliyordu ve beraberin...