Arkadaşlar bombaa gibi bir bölümle geldim. Okuyun ve alacağınız zevki damarlarınızda hissedin. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Bölüm şarkısı: Merhabalar- Emre Fel
'Merhabalar, ben bu yerlerden biriyim
Uzunca zamandır bizim haneden firariyim.'
Kulaklığımı çıkarıp gelişi güzel bir şekilde çantama tıktığımda bir yandan da kalabalığı sıyırıp çıkış kapısına doğru ilerlemeye çalışıyordum.
Hayatımın en ani ve köklü kararını vererek bir an bile düşünmeden Mardin'e gelmiştim. Ailemin hayat tecrübelerinin yaşandığı, sokaklarında hayli anılarının bulunduğu bu büyülü şehrin bana da kucak açmasını temenni ederek gelmiştim buraya.
Ömrümün en büyük yalanını bana en yakınlarım söylemişti. Kahramanım olan babam gözümde bir süredir yalnızca Miran Mirzat'tı. Onlardan bir açıklama beklemiyordum. Yalnızca bir süre kendi içimde kendimle baş başa kalmak istiyordum. Bunun için en büyük fırsat Mezopotamya'ya yukarıdan bakan büyülü bir şehirden bana gelen davetti.
Gel ve öğretmen ol.
İşte bu kadar basit. Bir süreliğine bambaşka bir kimlikle dolaşmam için elime geçen en büyük fırsat buydu. Üstlerimden gelen bu görev benim için bulunmaz bir Hint kumaşıydı.
Şimdi hiçbir şey yaşanmamış gibi, her şeyimi geride bırakarak adlarıyla nam salmış Zahirbeylerin benim için yolladığı arabaya binecek, onlara şah damarları kadar yakın olacaktım. Onlar beni bir öğretmen zannederken ben bir asker olarak en içlerine sızacak eğer bir ihanetleri varsa bunu gün yüzüne çıkaracaktım.
Havaalanının kapısında beni bekleyen şalvarlı adamı gördüğümde olduğum yerde birkaç saniyeliğine kaldım.
Bir köye gideceksin demişlerdi fakat günümüzden bu derece uzak bir kültürle bir arada yaşayacağımdan pek haberdar değildim.
Şalvarlı adam beni görünce sevinçle elini kaldırıp salladığında içimdeki dürtüye engel olamadan bende el salladım. Dışarıdan bizi gören biri çok yakın akraba olduğumuzu düşünürdü eminim. Bu halimize istemsizce gülerken bir yandan da uçağın yorgunluğunu yok sayarak enerjik adımlarla ismini bilmediğim adamın yanına doğru ilerliyordum.
"Öğretmen Hoca Hanım hoş gelmişsin."
Yüzümdeki gülümseme duyduğum Türkçe katili cümle ile solacak olsa da buna izin vermedim. Nihayetinde benim buraya gelme amacım buydu, ben bir öğretmendim(!)
"Hoş bulduk, nasılsınız?"
Adam geniş bir gülümseme ile kafasını hevesle salladı. "Vallahi seni gördüm daha iyi oldum. Buyur üşüme geç arabaya. Mardin ayazı sert olur."
Söylediğinin doğruluğunu soğuktan uyuşan parmak uçlarımla bir kez daha anlamıştım. Güneşin doğmasına nereden bakılırsa bir saat daha vardı. Ve Mardin ayazı dedikleri şeyin oldukça sert olduğu bariz bir gerçekti.
Yüzümdeki gülümseme ile beni alması için gönderilen siyah lüks arabaya bindim. Bir yandan da Zahirbeylerin zengin oldukları hakkında kendi kendime mırıldanıyordum.
"Öğretmen Hoca Hanım yolculuk nasıldı?"
Çok yorucuydu dercesine başımı iki yana salladığımda birkaç soru daha sormuş ve beni kendi halime bırakmıştı. Adının Kâzım olduğunu öğrendiğim beyefendi Zahirbey ailesi için çalışıyordu. Bundan sonra benim ihtiyaçlarımın giderilmesi ile ilgilenecekti. Anladığım kadarıyla okulun bakımlarıyla da kendisi ilgileniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİDER
General FictionBizim hikayemiz bir aşk romanı değildi. Zaten biz de birbirine aşık iki insan değildik. O liderdi ve ben de sürüsünün bir üyesi. Hırslıydı. Öfkeliydi. Ve her şeyden önemlisi içinde yanan intikam ateşi gittikçe harlanıyordu. O geliyordu ve beraberin...