Selaamlaaarrr. Yeni bölüm geldi. Yorum yapmayı, oy vermeyi ve hayalet okuyucu moodundan çıkmayı unutmayın. Seviliyorsunuz.
"Sürprizimi beğendiniz mi gençler?"
Gördüğüm manzara ile kısa süreli bir şok geçirdim. Karşımızda oturan adam geçen operasyonda bize silah doğrultan adamdan başkası değildi. Burada ne işi vardı?
Karşımdaki adam oldukça sakin ve kendinden emin bir şekilde gerinmiş ve bacağının birini öbürünün üstüne atmış bir şekilde kendisine verilen küçük sandalyede oturuyordu. Ellerini önünde bağlamış ve bizi görünce daha da yayılabilirmiş gibi biraz daha yayılmıştı oturduğu yere. Onun bu tavırları beni daha çok şaşırtırken Miran bir anda öne atıldı ve adamı yakalarından tutup havaya kaldırdı. Hafifçe salladığında onu, ben bir adım geri çıkmıştım. Ancak beyefendi hiç istifini bozmuyordu. Birazdan kahve söyleyecek gibi bir havası vardı. Onu gören rutubetli, havasız bir sorgu odasında değil de kahvede oturuyor sanırdı.
"Bana bak sikerim senin belanı." diye bağırdı Miran.
Ben peşinden gitmek yerine kapıda içeri girmek için bir hamlede bulunan Korkmaz Albayı omzundan dışarıya ittirdim ve kapıyı kilitledim.
Madem bizimle oyun oynamak istiyordu o zaman oyunu bizim kurallarımıza göre oynayacaktık.
"Vay vay vay. Dişi aslana bak sen! Demek eşine ayak uyduruyorsun he." diyen adamın yüzüne Miran bir yumruk indirdiğinde ben kırılırcasına yumruklanan kapıya sırtımı dayamış olacakları izliyordum. Miran fazlasıyla gergindi ve bunu seğiren gözünden anlayabilirdik.
"Kimsin lan sen?" diye sordu Miran hiddetle. Karşısındaki adam onu alaycı bir gülüşle izliyordu. Bu sorusuna karşılık kahkaha attığında Miran diğerinden daha sert olacak şekilde bir yumruğu daha buluşturdu o alaycı yüzle.
"Bir daha sormam," diye tısladı dişlerinin arasında. Eliyle adamın çenesini kavradı. "O gülen yüzünü dağıtır dişlerinden kendime kolye yapar ibreti alem olsun diye de seni o mesken bildiğin dağlarda sallandırırım."
Onlara kısa bir bakış atıp arkamı döndüm. Yumruklanan kapının kilidini yavaşça açtım. Hafifçe araladım ve açamasınlar diye arkasına dizimi destek koyarak hafifçe dışarıya kafamı çıkardım.
"Arada kaynamak istemiyorsanız kapının önünden çekilin." diye bir uyarıda bulunduktan sonra hafifçe gülümsedim. Kapının ağzındaki askerler ve Korkmaz Albay bana hayretler içerisinde bakarken ben kapıyı tekrar kapattım.
Artık başlayabilirdik.
"Lider," diye seslendim. Miran'ın bakışları omzunun üzerinden beni bulduğunda sözlerime devam ettim. "Her şey şu anda itibaren kontrolün altında."
Odanın içindeki kameraya doğru ilerledim hafifçe üzerine eğilip, "Burası lider de. Arkanıza yaslanın ve keyifle izleyin." dedim.
Herkes bu ana şahit olacaktı. Lider başlıyordu ve kimse onu tutamayacaktı.
Odanın köşesindeki sandalyeyi çektim ve ters çevirerek oturdum. Miran'ın yüzündeki çarpık gülüşü gördüğümde nasıl bir psikopatı içinde yaşattığını bir kere daha anlamıştım. Ellerini birbirine geçirip esnetti ve serseri bir gülüşle mırıldandı. "Çok eğleneceğiz."
Adamın yüzünde korku namına hiçbir şey yokken Miran sıktığı yumruğunu bir kez daha indirdi suratına.
"İçimde kalmasın." diyerek geri çekildi ve bir sandalye çekip yanıma oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİDER
General FictionBizim hikayemiz bir aşk romanı değildi. Zaten biz de birbirine aşık iki insan değildik. O liderdi ve ben de sürüsünün bir üyesi. Hırslıydı. Öfkeliydi. Ve her şeyden önemlisi içinde yanan intikam ateşi gittikçe harlanıyordu. O geliyordu ve beraberin...