ARKADAŞLAR BOMBA GİBİ BİR BÖLÜMLE GELDİM HAZIR MISINIZ?????
"Hilâl dinliyor musun beni?" diyerek beni sarsan Miran ile irkilerek hafifçe olduğum yerde doğruldum. Ona döndüğümde bakışlarında sezdiğim hafif sitem ve siteme karışmış endişe ile yavaşça gülümsedim. İyiyim dercesine başımı sallarken bir yandan da onun neyden bahsettiğini hatırlamaya çalışıyordum. Açıkçası onu dinlemeyi bırakıp kendi iç alemime dalalı dakikalar olmuştu. Ve şimdi çıkıpta en son hatırladığım şeyi söylesem eminim kırılırdı, ki oldukça haklıydı.
"Canım, dalmışım. Kusura bakma lütfen." diyerek üzerimdeki ince pikeye sarılıp biraz daha göğsüne sindim. Derin bir nefes vererek burnunu saçlarıma sürttü yavaşça. Mırıltılar içinde, "Ne yapacağım ben seninle?" diye sorduğunda hafifçe kıkırdadım ve şımarık bir çocuk edasıyla boyun girintisine sokuldum iyice.
"Sev beni sadece." dediğimde gözleri gözlerimle buluşmuş ve dudakları yavaşça anlıma kapanmıştı.
"Aksi ne mümkün," diye mırıldandığını işittiğimde hafifçe gülümsedim.
Timle olan konuşmamızın üzerine güzel bir akşam yemeği yemiş ve dinlenmek için köşelerimize çekilmiştik. Miran babam, -evet ona baba demeye karar vermiştim- eşi ile beraber odasına çekilmiş, tim toplaşıp derbi maçlarını izleme kararı almıştı. Ben ve sevgili nişanlım ise uzun zaman sonra nasip olan bu bir nevi izin sayılan süreyi birbirimize vakit ayırarak değerlendirmeye karar vermiştik.
Çardağın içinde küçük bir alanı yastıklarla kaplamış üzerimize aldığımız ince bir örtüyle gece serininde oturuyorduk. Mardin artık kışa teslim olmak üzereydi. Sonbaharı kısa bir şekilde geçirmiş biz olayların hızıyla gelip geçtiğini anlayamamıştık bile. Yaprakların bile düştüğünü görmeden karların düştüğüne şahit olacaktık sanırım.
Kulağımı dolduran telefon sesiyle Miran başımın üstüne hafif bir öpücük kondurup oturduğu yerden doğruldu. Telefon ekranına değen bakışları sonunda kaşlarının çatıldığını fark edince ekrandaki ismi görmek için hafifçe telefona doğru eğildim. Fakat Miran'ın ani bir şekilde geriye çekilmesi asla beklediğim bir şey değildi. Tek kaşım kalkmış vaziyette yüzünü izlerken o bana hiç bakmadan aceleyle çardaktan çıkmış ve birkaç metre ötemde gelen çağrıyı yanıtlamıştı. Bu tavrı karşısında içimde oluşan şaşkınlık ve kırgınlığa engel olamamıştım.
Yerimden kalkıp oturduğumuz pikeyi ve yastıkları toparlarken içimden de aynı anda abarttığımı ve böyle bir şeyin normal olduğunu kendime anlatıyordum. Ancak nafile, asla içimdeki öfke durulmuyordu. Toparladığım yastıklarımı kucağıma alıp çardaktan çıktığımda Miran benim ayaklandığım bile fark etmemişti. Bu durum karşısında sinirim bozulmuş ve yeterince sert adımlarla apartmana girmişti. Kendi dairemin önüne geldiğimde cebimdeki anahtarla kapıyı açtım. İçeriden ses gelmiyordu. Anlaşılan Maral da maç izlemek için bizimkilerin yanına gitmişti. Derin bir nefes verip içeriye girdim yastıkları gelişi güzel bir şekilde girişe bıraktıktan sonra kapıyı kapatıp içeri girdim. Yalnızca güzel bir duş ve derin bir uykuya ihtiyacım vardı.
Ağzımın içinde söylene söylene mutfağın yolunu tuttuğumda ilk önce su ısıtıcısına su koydum. Kaynaması için makinenin tuşuna basıp salona geçtim ve koltuklardan birine oturdum. Tam oturduğum esnada gözüme koltuğun önündeki sehpanın üzerine bırakılmış paket çarptı. Kaşlarım gördüğüm yabancı cismin etkisiyle çatılırken pakete doğru uzanıp elime aldım. Ellerimde tuttuğum paketin hafifliğiyle şaşırsam da umursamadan üstündeki kurdeleyi çözdüm. İnce beyaz kurdele yere süzülürken ben yavaşça kutunun kapağını araladım. Karşılaşacağım şeyi merakla beklerken anlam veremediğim bir şekilde kalp atışlarım hızlanmıştı. Huzursuzlanarak yarım bir şekilde açtığım kapağı kutunun içine bakmadan geri kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİDER
General FictionBizim hikayemiz bir aşk romanı değildi. Zaten biz de birbirine aşık iki insan değildik. O liderdi ve ben de sürüsünün bir üyesi. Hırslıydı. Öfkeliydi. Ve her şeyden önemlisi içinde yanan intikam ateşi gittikçe harlanıyordu. O geliyordu ve beraberin...