Re:Valorant Highschool

38

Yoru

Okula geldiğimde yeni sırama çantamı koyup çıkmıştım. Dün Austin'e yer değişmek istediğimi söylediğimde kabul etmişti, Chamber'a da haber verdiğimde gereğinden fazla sevinmişti. Phoenix'in de haberi yoktu tabii, her şey mükemmeldi. Sınıftan çıkarken neredeyse toslayacağım kıza baktım. Killjoy bir kaç adım geri çekilip gülümsemişti.

"Dikkat et, ne bu dalgınlık?"

"Pardon... Günaydın."

"Günaydın."

İçeri geçtiğinde biraz varoluşsal krizler geçirmiştim. Çarpsam kız yere yuvarlanırdı. Kantine doğru yol almıştım, harbiden dalgındım ve koyu acı bir kahve yardımcı olurdu sanırım. İçeride sigara içen abla gülümseyerek kahvemi vermişti.

"İçeride içebiliyor musunuz?"

"Burada evet, ne oldu ki?"

"Güzelmiş."

"İçeceksen gel içeri?"

"Gelebilir miyim?"

"Gel tabii kimse yok daha."

Gülümseyip kapıyı açtığında içeri girmiştim, ne olur ne olmaz kör bir köşeye geçip orada yakmıştım.

"Özel sınıfta Phoenix vardı onu da buraya az almadım, aynı senin durduğun yerde içerdi."

"Ah, sınıf arkadaşım."

Külü atmam için karton bardağın birine biraz su doldurup önüme koymuştu, memnun bir gülümseme sunup iyice köşeme tünemiştim.

Neon

Hayattan soğumuş bir şekilde normalde en geç gelen ben en erken gelmiş ve toplanma yerimizde uyukluyordum. Sova ruhsuz bir şekilde gelip oturduğunda kaşlarımı kaldırmıştım.

"Sana da günaydın ya hayırsız."

"Hı, günaydın."

Sesi götüne kaçmış gibi bir cevap verdiğinde homurdanıp omzunu dürtüklemeye başlamıştım.

"Anlat anlat anlat anlat anlat.."

"Neyi?"

"Niye depresifsin? Cypher'ı mı özledin?"

"Evet."

Dümdüz evet demesini beklemediğimden biraz şaşırmış olsam da kafamı sallayıp susmuştum. Yüzünü elleri arasına alıp iç çekmişti. Harbor ve Astra da beraber geldiklerinde el sallamıştım.

"Hiç belli olmuyorsun uzaktan el sallamasan nasıl buluruz bi platin saçlı bi mavi saçlıyı."

"Boşu kes la sabah sabah."

Astra gülüp yanıma oturmuş ve saçlarımla oynamaya başlamıştı. Mırıldanıp omzuna yatıvermiştim, matematik dersinde uyuyacaktım zaten. Jett ve Gekko da geliyordu, Gekko'nun elinde bir kağıt vardı.

"O ne lan?"

"Çarpım tablosu. Fulleyecekmiş bugün."