Sessizdik. Aklımda tilkiler dolanıyordu. Etrafımda neden bu kadar garip insanlar vardı? O kadının gerçekte tam olarak ne olduğunu merak ediyordum. Sahiden abilerim sıfatında olan iki çocuk, o kadın tarafından kontrol mü ediliyordu? Cevabımı almış olsam da, onlara sorduğum bu soru aklımı fazlasıyla karıştırıyordu.Sıkkın bir nefes verdim ve bu düşünceden kendimi arındırmaya çalıştım. Gözlerim Jin ve Jungkook'un olduğu tarafa takıldı. Benim fark ettiğimi er ya da geç Namjoon da fark edecekti, hatta belki de etmişti.
"Hyung, sen yalan mı söyledin?" diye bir soru duydum.
Jin hemen Namjoon'a döndü. Ben de emindim. Kesinlikle biz iyiyiz diye yalan söylemişti.
"Ne yalanı?"
"İkinizin de saldırı sonrasında iyi olduğunuzu söylemiştin. Ama kara ruh az önce halsiz olduğunu söyledi. Ve bildiğim kadarıyla, taşıyıcı zayıf olmadığı sürece kara ruh da asla halsiz hissetmez."
Etrafta bir sessizlik oluştu. Belki Jin bizi endişelendirmek istemediği için yalan söylemişti. En azından Jungkook yaralı değildi, değil mi?
"Jin. Doğruyu söyle lütfen," dedim çünkü cidden artık yalan kaldıramıyordum.
Jin derin bir nefes alıp verdi hepimize tek tek baktı. Ardından konuştu.
"Jungkook yaralanmadı sonuçta. Bu yüzden söyleme gereği duymadım."
"İyi de hyung, ya kötü bir şey olsaydı?"
"Hyung birbirimizden bu sağlık sorunları konusunda bir şey saklamayacağımıza dair söz vermedik mi biz?"
"Hoseok haklı. Söz verdik Jin hyung."
Jin dayanamayarak yüksek sesle araya girdi.
"Evet verdik! Tanrı aşkına çocuk iyi, ölmedi sonuçta. Minik bir yalandı sadece. Bu kadar abartmayın!"
Jae-hwa unnie ortamın gerginliğini azaltmak için, "O haklı," dedi, "Sadece saldırı yüzünden yorulmuş. Eğer doğruyu söyleseydi siz endişe edecektiniz."
"Evet! Seni seviyorum Jae-hwa. Çok teşekkür ederim," dedi Jin rahatlamış bir şekilde, kıkırdadım.
Unnie'nin de içten içe Jin'e kızdığını biliyordum ama bunu dışa vurmamak en iyi seçenekti. Fakat artık daha fazla beklemeyecektim. Her şeyi anlatma vakti gelmişti. Ayağa kalktım. Tüm dikkatler aniden ayağa kalkan bana odaklandı.
"Sun-yeon bir sorun mu var?" diye sordu Hoseok.
"Hayır ama size anlatmam gereken şeyler var," diye yanıtladım. Daha fazla dayanamazdım. Bir an önce güçlerimi kontrol etmem ve geliştirmem gerekiyordu.
"Son zamanlarda tuhaf şeyler yaşıyorum. Rüyalarıma giren bir kadın bana geçmişi ve geleceği gösteriyor. Geçmişi gördüğümün kanıtını da sunabilirim. Jimin ve Jin-kyong unnie, siz ayrıldınız," dediğimde Eunji'nin ağzı şaşkınlıkla açıldı ve eliyle ağzını kapattı. Bense devam ettim.
"Jungkook'un kabusunu ben de rüyamda gördüm. O kadın gösterdi. Hoseok'u öldürenin bir kız olduğunu da biliyorum. Zaten bunları size anlattım. Bunun yanı sıra, duygu ve iç ses okuyabiliyorum. Ölmek üzere olan şeyleri iyileştirebiliyorum ve, dokunduğum kişinin o an düşündüğü şeyi, geçmişini görebiliyorum," dedim ve sustum.
Acil yardıma ihtiyacım olduğu kesindi. Yoongi dışındakiler şaşkınca bana bakıyordu. Namjoon'un bakışı daha önce görmediğim kadar şaşkındı. Ben de kendime şaşırıyordum. Taehyung şaşkınca konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampire Mansion³ : İstila {BTS}
Vampire~~~~~ Neden kalbimdeki boşluk hissini kontrol edemiyordum. Önümde açılan kapı da neydi? Kendimi bir anda malikanede buldum. Diğerlerinin arasındaydım. Şu an Jimin ve Jin-kyong unnie'nin konuşmasını görüyor ve duyuyordum. 'Zorlama işte. İlk başta da...