Yazardan devam...Malikanenin içinde, daha önce görmedikleri bir yerde, kelimenin tam anlamıyla bir botanik bahçesi vardı. Ama kurumuş bir botanik bahçesi...
"Burası da neresi böyle? Neden bu malikane tuhaflıkların baş gösterdiği bir alan olmak zorunda!?" diye söylendi Taehyung, eh haklıydı da.
Jimin Taehyung'u onayladı. Yapay ışığın altında, kurumuş bahçede yürümeye başladılar. Çok da abartılacak bir bahçe değildi aslında. Her yerde duvar vardı, yosun tutmuş duvarlar. Sarmaşıklar duvarları sardığı için ağaç görünümü veriyordu ama değildi işte. Hepsi basit bir kolondu hepsi bu. Sunyeon etrafa bakarak konuştu.
"Burası önceden gerçekten de kullanılıyor muydu dersiniz?"
Jimin omuz silkerek, "Bizden önce burada kimin yaşadığını bilmiyoruz. Ya da yaşayıp yaşamadığını..." dedi.
"Ee, burası araştırmaya değer bir yer değil. Boşuna girdik bence," diyordu Jungkook. Sunyeon ise o sırada elini solan bitkilerde gezdiriyordu.
Gülümseyerek parmaklarını yanındaki her bir bitkiye değdirdi. Parmağının değdiği bitki uyanıyordu. Renkleri canlanıyordu ve bu Sunyeon'u daha çok mutlu ediyordu. Belki geç olmuştu ama Sunyeon güçlerini sonunda keşfedebilmişti. Gülümseyerek ayağa kalktı ve kolonu saran sarmaşıklara dokundu. Sarmaşıklar canlandı ve çiçek açmaya başladı. Sunyeon onu izleyen üç çift gözden bir haberdi.
Sunyeon'un dokunuşları gerçekten muazzamdı. Onca kolonu saran sarmaşıkların hepsi uyanmış ve çiçeklenmişti. Yerdeki çimlerin bile rengi yerine gelmişti. Sunyeon elini bitkilerden çekti ve arkasına döndü. O sırada görmüştü onu izleyen üç çift gözü. Jimin konuştu.
"Devam et. Git gide daha da iyi olacaksın," diyordu gülümseyerek. Sunyeon da gülümseyerek teşekkür etti. Onun hoşuna gidiyordu. Sihirli güçlere sahip olmak Sunyeon'un çok hoşuna gidiyordu.
Hepsi etrafa dağıldı ve dolanmaya başladı. Sunyeon'un uyandırdığı onca bitki artık burayı çok daha renkli gösteriyordu. Evet, belki abartılacak bir yer değildi ama bir evin içine göre güzel bir bahçeydi.
Etrafta gezerken Jungkook'un dikkatini bir çiçek çekti. Çiçeğe yöneldi ve çömeldi. Jungkook elini çiçeğe uzattı ve hafif dokunuşlarla çiçeğe dokundu. Bunun yaprakları... Bu siyah çiçeğin yaprağı olması gerektiği gibi değildi. Bu daha çok bir kristale benziyordu. Jungkook o an hatırladı ki, bu çiçeği daha önce bir yerde daha görmüştü.
İblisi Hades, bundan 3 yıl önce Jungkook'u çok kısa bir süreliğine kendi boyutlarına götürmüştü. Kanlı Vadiye. Sınır dışına çıkan kutsal büyücülerin orakçılara yem edildiğini görürken, bu çiçeği de görmüştü. Aynısı olduğuna emindi. Son derece büyük bir dikkatle çiçeğe bakıyordu. O sırada farklı bir ses duydu.
*Onium. Kristal Onium. Bu boyutta bulunması imkansızdır. Bu çiçekler sadece Kanlı Vadi'de ya da Douglas adını verdiğimiz bir Darkside boyutunda yetişir.*
"Ama burada da var," diyen Jungkook dikkatleri üzerine toplamıştı.
"Ne dedin Jk?" diye sordu Taehyung.
*Ben de onu sorguluyorum. Boyutlar arası bir çiçeği nasıl dünyada yetiştirebiliyorlar? Tabi bunu cidden biri yetiştiriyorsa?*
"Ne demek bu? Burada olduğuna göre biri bu çiçeği yetiştirmiş."
Diğerleri iblisin sesini duymadığı için Jungkook'un ne demek istediğine anlam verememişti. Birbirlerine baktılar ve ardından Jungkook'un yanına geldiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampire Mansion³ : İstila {BTS}
Vampiros~~~~~ Neden kalbimdeki boşluk hissini kontrol edemiyordum. Önümde açılan kapı da neydi? Kendimi bir anda malikanede buldum. Diğerlerinin arasındaydım. Şu an Jimin ve Jin-kyong unnie'nin konuşmasını görüyor ve duyuyordum. 'Zorlama işte. İlk başta da...