Bölüm 8

225K 7.6K 430
                                    

Medya Uras Demir

•••

•••

Esila Soykan

"Ne dedin sen?...Kurbağa mı?"

Dönen kapılardan çıkmayı başarmış,birkaç meraklı gözün eşliğinde öylece girişin tam ortasında duruyorduk.Kolumu kurtarıp,dik dik ona baktım.Beni kurtardığı için ona minnet duymayı hiç düşünmüyordum.

"Acelen ne?!.Senin yüzünden sıkışabilirdim!" Diyerek tüm suçu ona atmıştım.Kaşlarını ukala bir şekilde kaldırıp,kendini işaret etti.

"Gözlerin arkada değil,önünde olsaydı fark edilmeyecek gibi değilim" diyerek egosunu da tatmin ettiğinde gözlerimi devirmiştim.

"Önüne bak bir daha ki sefere seni kurtaracak değilim zaten bu da vaktimi çalma diyeydi" diyerek gömleğinin yakalarını düzeltti ve öylece yanımdan geçip gitti.Öylece kalıp,şaşkınca kendi kendime gülümsedim.Sinirim bozulmuştu.Üstelik onun söylediğini duyan birkaç kadın çalışan kıkırdayarak onun egosunu iyice tatmin etmişlerdi.

"Bu size komik mi geliyor?.Keskin kulaklarını işinizde kullanın" diyerek sinirle asansöre doğru yürümeye başlamıştım.Tam önümde yürümeye devam ediyordu.Birkaç adım arkasından,öylece sırtına bakakalmıştım.Adım attığı yerdeki kadınların dikkatini çekmeyi başarıyordu.Direk gibi boyu,kumral ve esmerlik arasında adeta afet bir ton oluşturan teni ve diğer herşeyi tüm dikkatin üzerine kesilmesi için yeterli koşulları sağlıyordu.Kendimi onu neredeyse yakışıklı bulmaya ramak kala kurtarmıştım.Adımlarımı hızlandırarak,merdivenlere doğru yönelmiştim.Yöneldiğim anda buna pişman olmuştum.Hala tam olarak geçmeyen ayak bileğim,küçük bir sızlamayla kendini belli etmişti.Dalga geçer gibi 13 katı merdivenle mi çıkacaksın der gibiydi.Bir kat çıkıp,kendimi yeniden asansörlerin olduğu kısma doğru yönlendirmiştim.Bir kat çıkmış  olmama  rağmen nefes nefese kalmıştım.Birkaç kişinin tuhaf tuhaf baktığını fark edince yapmacık bir gülümseme sunmaya başlamıştım.Asansörün düğmesine birkaç kez ardı ardına basarak hızlıca gelmesini umdum.Asansör beklemekten nefret ediyordum.Asansörün kapısı açıldığında,asansördeki tek kişiyle göz göze gelmiştim.Hemen ardından da hızlıca gözlerini yeniden telefonunun ekranına çevirmişti.Yanımdan geçen biri hızlıca asansöre binip,kapanmaması için elini kapıya doğru koydu.

"Binecek misiniz?"

Nazik ses tonu,tam karşımda duran gıcık adama olan öfkemi yenmeye yetmemişti.Saçlarımı geriye doğru atıp,kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Bu adamla aynı havayı solumaya niyetim yok"

Güler gibi bir ifadeyle yüzüme baktı.Beni baştan aşağı hızlıca süzüp,aşağılar bir şekilde gülmeye devam etti.

"Öyle yapsan iyi olur" dedi umursamaz bir tavırla.Öfkeden kanımın kaynadığını hissediyordum.Yaptığı her hareket,sinirime dokunmaya başlamıştı.Kapı kapanmak üzereyken elimi uzatarak,kendimi içeri atmıştım.O saniye neredeyse dip dibe kaldığım Uras yüzünden buna pişman olmuştum.

"Bu senin aynı havayı solumak istemeyen halin değil mi?" Dedi dalga geçer gibi.Dışarıdan o kadar soğuk biri gibiydi ki,bu söyledikleri bile ona ait değilmiş gibi geliyordu.Üzerimi düzelterek asansörün diğer köşesine geçtim.Merdiven çıktığım için hala nefesim düzensizdi.Nefesimin düzelmesini beklerken bir yandan da sinirle ona bakıyordum.Fark etmiş gibi daha da gerilmiş ve gömleğinin yakasını düzeltirken göz ucuyla da bana bakmıştı.Ona yakalanınca gözlerimi hızlıca kapıya çevirip,kaşlarımı çatmaya devam ettim.Bana arkasını dönmüş, sabırla ineceği katın gelmesini bekliyordu. Asansör durduğunda, biz hariç herkes inmişti. Uras asansörün içerisine baktı ve tekrar önüne döndü. Suratında hoşnutsuz bir ifade vardı ve yine beni sinir etmişti. Başka bir katta durduğunda yeni birilerinin binmesi için kıpırdamamıştı bile. İnsanlar ona dokunmadan geçmek için bir savaş veriyor gibiydi ve bu çok sinir bozucuydu. Küçük dağları o yaratmış gibi bir hali vardı. Sonunda babamın katına ulaştığımızda, insanların arasından özür dileyerek geçip, asansörden indim. Uras'a hiç bakmamıştım. Babamı görmek üzere olmak, tuhaf bir heyecan vermişti bana. Sanki ilk defa onu ziyarete geliyormuşum gibiydi. Onu çok özlemiştim ve tüm gün kuyruğu olacak, peşinden ayrılmayacaktım. Büyük bir heyecan ile odasına girecekken, önüme geçen sekreteri ile gözlerimi devirdim.Her seferimde heyecanımı törpülemeyi başarıyordu. Gülümsedi ve elindeki dosyaları sıkıp;
''Babanız sizi bekliyor hanımefendi.'' dediğinde, bu sefer beni içeri almamak için çabalamamasına şaşırmıştım. Bunu o da fark etmişti, fakat umursamadım, yavaşça kafamı salladım ve gülümseyip babamın odasının kapısını çalıp, 'Gir' demesini bekledim. Uzun zamandır duymuyormuşum gibi gelen ses tonunu duyduğumda, otuz iki diş gülümsemeye başlamıştım.
''Girin!''
Otoriter ses tonu beni görmediğini belli ediyordu. Sekreterinin babama götüreceğini anladığım dosyaları elime aldım ve;
''Ben götürürüm!'' diye fısıldayıp içeri girdim. Arkası dönüktü ve dışarı bakarken yanındaki adam ile konuşuyordu.
''Soner Bey, istediğiniz dosyaları getirdim!''
Sesimi duyduğunda elindeki kahve fincanını bırakıp dönmesi bir olmuştu. Beni özlediğini hissetmek, içimde mutluluk adlı bir volkanın patlamasına sebep olmuştu.Bazen eskisi gibi bazen de birbirimize çok uzak oluyorduk.Bu canımı sıksa da değiştiremediğim bir durumdu.Elimdeki dosyaları ve çantamı bir kenara bırakıp koşarak babama sarıldım.Aramız eskisi gibiyken onunla olan her dakikamın tadına varmak istiyordum.

Mafya Lisede •Tamamlandı•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin