Bölüm 47

79.9K 3.5K 136
                                    

***

Poyraz Karahan

Selen'le beraber spor salonundaydık. Biraz antreman yapmak iyi gelecekti. Birkaç ısınma hareketinden sonra kum torbasına vurmaya başladım. Ardı arkası kesilmeyen yumruklarımdan biri kum torbasını tutan Emre'nin suratına gelince, acı dolu inlemesiyle son bir kez daha yumruk atıp, kum torbasından uzaklaşmıştım.Üzerimdeki gözleri umursamadan Emre'ye döndüm.Gözünü tutmuş bana bakıyordu.
''Abi ne yaptın ya? Gözüm içine doğru göçecekti. Elinin ayarı yok mu senin abi?'' dediğinde hafif gülümser gibi olmuştum. Daha sonra ise kendimi toparlayıp eski halime döndüm.
''Yok kardeşim. Elimin ayarını sen Nora'ya sor, o iyi bilir!'' dediğimde, Emre birkaç adım geriye giderken istemez anlamında elini sallayıp;
''Yok abi almayayım. En son kız komaya girmişti. En son dediğimde bir saat önce!'' dediğinde cevap vermemiştim. Nora'ya olan  sinirimi,  biraz! olsun çıkarmıştım. Emre'ye bir şey demeden barfiks demirlerinin olduğu bölgeye doğru ilerledim. Emre arkamdan gelerek;
''Abi, Nora'ya ne yapacaksın? dediğinde, bir süre sessizliğimi korudum.Ona ne yapacağımı bilmiyordum.Barfiks demirlerine tutunup kendimi yukarı doğru çekerken  Emre'ye baktım.
''Şuan için derdim Nora değil Emre, ver elektriği gitsin. Ha elektrik çok sıkar diyorsan diline çizik falan at. Ne yaparsan yap işte!'' dedim. Çoktan üçüncü barfiksime ulaşmıştım. Emre spor salonunun kapısına bakarken;
''Abi senin ki geliyor!'' dediğinde, Emre'ye baktım. Tek kaşımı kaldırırken;
''Benimki kim Emre?'' dedim. Sesimde azarlayıcı bir ton barındırıyordum. Emre;
''Abi o kafedeki kız, sabah ki!'' dediğinde, demirde asılı kalırken spor salonunun girişine baktım. Gelen kişi ile sabah kafede karşılaşmıştık. Gamzelerime takan aptal sarışından başkası değildi. Saçlarını bir atkuyruğu ile gelişi güzel toplanmıştı. Koskoca şehirde geldiğim spor salonunu mu bulmuştu? Gözlerimi kısıp Emre'ye baktım. Birkaç adım geriye doğru giderken, tutunduğum demirden ayrılıp Emre'ye doğru yürümeye başladım. Emre;
''Abi benim suçum yok. Açığımı yakaladı.'' dediğinde, bize doğru gelen Selen'e döndüm. Emre'ye bakmadan sarışına sinirle bakarken;
''Emre, elektriğin bedenindeki yaratacağı etkiyi görmek için sabırsızlanıyorum.''dediğimde, Emre'nin yüzüne bakmasam bile hafif korkusunu hissetmiştim. Selen gülümseyerek yanıma yaklaştı ve elini, kendini belli etmeyen gamzelerimin üzerine koyup;
''Güleceksin adam! Hem de kahkahayla!'' dediğinde, Emre gülmeye başlamıştı. Gelir gelmez güleceksin demiş ve beni sıkmıştı. Emre gülmemek için kendini zar zor tutup;
''Abi hiç güleceğim yoktu valla neyse, yenge sana kolay gelsin işin zor ne diyeyim. Adam bir tek işkence ederken çeyrek bir tebessüm konduruyor suratına, ama yinede sen bilirsin!'' dedi ve koşar adımlarla ağırlıkların olduğu tarafa gitti. Geri barfiks demirine tutunup barfiks çekmeye başlarken, Selen ellerini beline koyup bana bakmaya başladı.
''Benden kurtuluşun yok, o gamzeleri göster bence!'' dediğinde, tam önümde duruyordu. Umursamamaya çalışarak dikkatimi dağıtmak için hemen arkasındaki kıza baktım. Hafif iş veriyor olmasına, sadece aptal olduğunu hissettirmeye çalışırcasına baktım. Aptal sarışınlar yerini, çakma ve aptal sarışınlara bırakmıştı. Selen baktığım yere bakıp geri bana döndü. Ayağıma vurdu ve;
''Şsh bana bak ciddili mafya, gözlerini oyarım senin!'' dedi.Sinirleniyor olması dikkatimi çekmişti.Gülünce peşimi bırakacağını ise hiç düşünmüyordum.
''Bak kızım, gamze falan yok bende, varsa da çıkacağı yok, anlatabildim mi? Şimdi git başımdan sarışın!'' dediğimde, Selen gözlerini kısıp bana baktı.
''Sende yokta bende mi var? Belediye çukuru gibi çukur var!''
Ona yaptığım tek şey boş boş bakmaktan başka bir şey değildi.Hemen yanındaki barfiks demirlerine zıplayarak tutunmaya çalıştığında duraksayıp ona baktım.
''Oo zıplamaya da başlamışız, çabuk iyileştin bakıyorum!'' dediğimde, Selen demire tutunmuştu.Bana baktı ve gülümseyerek konuşmaya başladı;
''E doktorum iyiydi diyelim.'' derken göz kırpmıştı.Sinirlensem de pek belli etmeden! konuşmaya başladım;
''Selen, o kirpiklerini teker teker koparıp sana yediririm!'' dediğimde, Selen umursamadan barfiks çekmeye çalışıyordu. Demiri tutan ellerimi serbest bırakarak biraz uzaklaşıp, ellerimi ter içinde kalmış tişörtsüz belime yerleştirdim. Selen ise ona baktığımı görünce daha da sıkı tutunmuştu demire.
''Bakma öyle! Yatalak yapamam kendimi!'' dediğinde, bir barfiks daha çekmeyi başarmıştı. Daha deminki aptal ve çakma sarışın elini omzuma koyduğunda ona baktım. Diğer eli, sessiz kalışımdan cesaret alıp baklavalarımın üzerindeki yerini almıştı. Etkileyici bir tonda çıkarmaya çalıştığı ses tonu, aslında oldukça itici geliyordu.
''Bunlar senin için fazla zayıf, sana daha güçlü kaslar lazım.'' dediğinde, tepkisiz bir şekilde ona bakmayı sürdürdüm. Gözlerimi aptal ve çakma sarışından çekip Selen'e baktım. Bizim olduğumuz tarafa bakıyor ve sinirle barfiks çekiyordu. Ayaklarını çaprazlama birleştirmiş ve yukarı kaldırmıştı. Hâlâ ona bakarken konuşmaya başladım;
''Elini çekiyor musun, yoksa vereyim mi beş yüz volt elektriği çakma ve aptal sürtük?'' dediğimde, kaslarımın üzerinde hareket eden elleri durmuştu. Önüme geçip tam ağzını açmak üzereyken, bir kez daha itici bir ses tonu duymamak için ellerimle ağzını kapattım ve onun yerine konuşmaya başladım;
''Evet çakma sarışın, sen çakma değil doğalsın. Yüzündeki fondötende alçı badanadan kalma, öyle değil mi?'' dediğimde, açılan ağzı geri kapanmıştı. Kolundan tutup kenara doğru iterken;
''Gidiyor musun yoksa biraz elektrik akımımı istersin?'' dediğimde, arkasına bakmadan gitmişti. Yorgunluktan elleri kaymak üzere olan Selen'e dönmüştüm. Hızlı bir şekilde ilerlemiş ve onu düşmeden tutabilmiştim. Selen'in gözleri anlık kapanmış ve muhtemelen yere kapaklanmaya kendini hazırlamıştı. Gözlerini açtığında sinirle ona baktım.
"Baş belasısın. Aptal bir sarışın ve baş belası!" dediğimde, suratındaki şok etkisi kendini yeniden sinire bırakmıştı.
"Baş belasıymış, hadi ordan!" dediğinde, başıma bu kızı sarmış olan Emre'ye çevirmiştim gözlerimi.Emre gülerken ben ona; 'Trafo sokacağım bir tarafına' bakışı atıyordum.Selen'i az ilerideki dinlenme köşesine götürüp usulca  koltuğa bırakırken;
"O kim?" diye sorduğunda, ona kaşlarımı havaya kaldırıp bakmıştım. Selen ise oldukça kararlı gibiydi, cevabı öğrenmekte.
"Seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum." dediğimde, Selen sinirle hâlâ kıza bakıyordu.
"Bak hayvanlığına artık alışmış olmam, ben burada seni güldürmeye çalışırken milletle oynaşmana göz yumacağım anlamına gelmez! Uçkuruna düşkün p-"  Cümlesini yarıda kesip, susmuştu. Sinirlerim şimdilik ulaşılmaz bir rafa kaldırılmıştı. Selen'e kafamı yana yatırıp bakarken;
"Eee" dedim. Bu kız sinirliyken eğlenmemi sağlıyordu. Onu sinir etmek ise oldukça zevkliydi. Selen yumruklarını sıkmış bana bakıyordu.Tekrar kıza baktı ve;
"Boşu boşuna ağzımı bozdurma benim Poyraz!  Cevap vermemiş ve koşu bandının üzerine çıkmıştım. Gerekli ayarlamaları yapmadan önce ellerimi saçlarımın arasından geçirdim ve anlımdaki teri sildim. Bu kadına laf yetiştirmek beni yoruyordu. İstemsizce çatılmıştı kaşlarım.Selen koşu bandının hemen solunda belirdi ve;
"Senin gülümsemeyle zorun ne? Cidden bir söylesene ne derdin var gülümsemekle? Mafya gururuna mı yediremiyorsun yoksa gülümsemeyi." dediğinde, ona kısa süreliğine baktım.Koşu bandında hızımı daha da arttırırken bir yandan da ona laf yetiştirmeye çalışıyordum;
"Selen, asıl senin ne derdin var gamzelerimle? Başka işin yok mu senin?"dedim. Duvardaki dijital saate gitmişti gözlerim.Saat 16.16'yı gösteriyordu.Selen de benimle beraber saate bakıp gülümserken;
"16.16 ne kadar saçma olsa da biri seni düşünüyor derler.Her saati böyle yakalayışımda saçma bir meraka girerim.Acaba kim düşünüyor diye? Sende de oluyor mu diyeceğim, ama umurunda olan tek şey işkenceler ve uçkurun olunca ağzımı dahi açasım gelmiyor.Koşu bandından indim ve ona baktım.Sadece sessizlik ve ölümü barındıran gözlerim, yine aynı şekilde bakıyordu.Sert çıkan ses tonumu umursamadan konuşmaya başladım;
''Aferin, geveze sandığım kadar aptal değilsin.Bak eninde sonunda boşa uğraştığını anlayacaksın ve o zaman kendine küçük bir küfür savuracak ve arkana bakmadan gideceksin.Şimdi de öyle yap, uzak dur benden." dediğimde, beni umursamamış ve kollarını göğsünde bağlarken;
"İnsanların en güzel anı gülümserken olurmuş. Neden en güzel anını görmeme izin vermiyorsun?" dedi. Oldukça ciddi bir tavır sergiliyordu.
''Bir sadist için en güzel şey işkencedir. Normal biri olmadığımı anlamanı umuyordum aptal sarışın.'' dedim ve koltuğun üzerindeki tişörtü üzerime geçirdim.Selen umursamazca omuz silkti ve;
"Sarışınlarla alıp veremediğin ne senin gerizekâlı?" dedi. Ciddiliğimi bozmadan ona bakmayı sürdürdüm.
"Sadece sevmiyorum. Aptallık damarlarında kulaç atıyor, anlatabildim mi?"dediğimde, Selen hafif bozulmuştu.
"Sarışınlar kadar başına taş düşsün!" dediğinde, önümüzden bir sarışın geçiyordu. Tabiri caizse at gibi sarışındı. Selen'i kızdırmak amacıyla;
"Düşer ama..."dedim. Aynı anda da giden kızı gösteriyordum. Selen hemen hemen benimle aynı boydaydı. Çenemden tutup kendine çevirirken;
"O çukurları gösterebileceğin tek kişi benim, bay gizemli. Başkasına göstermene izin vermem! İlk ben taktım sonuçta gamzene ve onu görene kadar bırakmayacağım!" dedi.Sonra ise alnıma vurup biraz uzaklaşmıştı benden.Eğer gamze takığı bir manyak olmasaydı karşımda, küçük bir tebessüm edebilirdim bu olaya.
"Gamzelerim üzerinden bana yavşayışın gözümden kaçmıyor  bilesin. Tercihim esmerlerden yana, boşuna yavşama.'' dedim ve göz kırptım. Selen afallamıştı, şaşkınlığı üzerinden atarken;
''Poyraz Karahan bana göz kırptı!" dedi.Hemen sonra bir gülümseme sergiledi,sonra ise önemsiz dercesine elini salladı.
"Neyse, insani bir hareket gösterdi. O kadar abartacak bir şey yok!" dediğinde, hemen arkasından ona yaklaşan, arabayla ona vurmuş olan p*ç vardı. Selen'in omzuna elini attığında, Selen ona doğru şaşkınlıkla dönmüştü.Ona arabayla çarpan kişi olduğunu görünce  ters ters bakıp azarlamaya başladı.
"Hayırdır? Ne ara omzuma kolunu atacak kadar samimi olduk?" dedi.Adam  oldukça sinirimi bozmuştu.İstemsizce sıkılmış yumruklarım gözündeki yerini almak için geri sayım yapıyordu.Selen omzundaki eli tiksinerek atarken hemen yanıma gelmişti.Adam;
"Güzelim bakıyorum kazanın ardından hemen spor salonunun yolunu tutmuşsun." dedi.Selen ise;
"Yavşaklaşma lan, sen bana güzelim diyecek kadar adam olamadın daha!"
Ağır bir şekilde azarladığında ona baktım.Oldukça sinirli ve nefret dolu gözüküyordu.Adam elinden tutup onu çekecekken Selen, biraz daha arkama geçip ondan kurtulmuştu.
"Bana bak tuvalet sapığı, alnının ortasına tükürürüm ve o kurşundan daha etkili gelir sana, anlatabildim mi? Spor salonunda, alnındaki tükmükle dolaşırsın."dedi ve iki kürek kemiğimin arasına vurup;
"Bir dal gamze versene?" dedi.Ona kafamı döndürdüğümde gereğinden fazla yakındık.Şu ortamda bile bu konu hakkında cümle kurması göz devirmeme neden olmuştu.Selen omuz silkti ve;
"Gamze gamzedir. Sen bir dal ver bana gözlerim azıcık bayram etsin, ne cimrisin ya! Gamze cimrisi!" dedi.Ona cevap vermedim ve onu rahatsız eden çocuğa doğru bir adım atıp yaklaşırken, adam bana dönmüştü.Önce sıkılmış yumruklarıma sonra ise gözlerime baktı ve alaylı bir şekilde;
"Ne o, Süpermen güç gösterisine mi çıktı?" dediğinde, Selen susması için uyarıcı bir tonda;
"Barkınnn." dedi.Ne o umursamıştı o an Selen'i, ne de ben.Derin bir nefes verirken;
"Süpermen'i bilmem ama ağzının orta yerine s*çarım, zorlama sabrımı. Gidiyor musun yoksa hastane masrafları benden mi olsun?" dediğimde, isminin Barkın olduğunu öğrendiğim adam;
"Benden olsun bence." dedi ve yumruk atmak için elini kaldırdı.Tam suratıma inecek olan yumruğu son saniyede yakalamış ve suratına kafamı gömmüştüm.Selen küçük bir çığlık attı, yere düşen adamla beraber.
"Kes sesini Selen!" dedim ve yerdeki adamın karnına tekmeyi geçirdim.Spor salonu alışkın olduğu için, kızlar haricinde bu tarafa bakan bile yoktu.Birkaç tekme daha savurdum ve son tekmeyi suratına geçirdim.Birçok kez kalkmaya ve vurmaya çalışmıştı, ama nafile. Surat hizasında eğildiğimde Selen;
"Yapma!"dedi.Ne yapacağımı düşündüğünü bilmiyordum, ama umurumda olduğu söylenemezdi.Rampa şeklinde dikilmiş saçlarını sertçe çekip, kafasını dudaklarımın hizasında kaldırdım.Kulağına yaklaşıp;
''Kimsin bilmiyorum, ama bu kıza bir daha bulaşırsan her bir zerrene elektriği dayar, yetmedi yedi kuşağını s*kerim. Anladın mı beni it!" dediğimde, arkadaşları bir adım bana yaklaşmıştı.Adamın kafasını sertçe zemine bıraktım.Yavaşça kalktım ve arkadaşlarına döndüm.
"Ona Poyraz Karahan ile uğraşılırsa neler olacağının ufak bir kesitini bıraktım, ama dediğimi yapmazsa her bir santimetresini s*keceğimi arkadaşınıza iletin.Muhtemelen kırılmış kaburga kemikleri ve hastane masrafları için; arkamdaki Emre'yi gösterdim.
"Onunla iletişime geçin." diye devam ettim.Selen'in bileğinden tutup spor salonunun çıkışına kadar sürükledim.Selen ise;
"Korumacı bir gamzeli....İşte şimdi daha da taktım gamzelerine." dedi. Spor salonunun hemen kapısındaki arabamın uzakta kumanda ile kilidini açtım ve Selen'i ön koltuğa fırlattım.
"Öyle mi? Sana elektrik vermek bana çok cazip geliyor, ama şuan için yapmıyorum, fakat bu hiç yapmayacağım anlamına gelmez. Kıçı sağlama al ve benden uzak dur!" dedim ve arabama bindim.Bu baş belasından kurtulmak iyi olacaktı...
***
Esila Soykan
Önemli bir şey konuşacağını söyleyip, duran Yağız'ın tam karşısına oturdum ve ona sabırsızca bakmaya başladım.
"Konuş artık arkadaşım! Gerim gerim gerildim burada ya!" dediğimde, Yağız derin bir nefes aldı.Cümlelerini toparlayamıyor ya da nasıl söyleyeceğini bilemiyor gibiydi.
"Yenge...Senin..." dediğinde yine duraksadı.Göz devirmeme engel olamamıştım.Eline vurdum ve ona sabırsızca bakmaya devam ettim.
"Dökül artık Yağız!" dediğimde, Yağız derin bir nefes verip;
"Yenge...Senin...Adal'ların elinde bir kardeşin var!" dediğinde, kahkaha atmama engel olamamıştım.Yağız dalga geçiyor olmalıydı.
"Yağız ben tek çocuğum farkında mısın?''
Yağız ise ciddi bir şekilde aynı şeyi söylemeye devam etti.
"Yenge, Adal'ların elinde işkence gören bir ablan var! Muhtemelen annen kaçarken onu yanında götürememiş olmalı. O da Adal'ların pençesi altında sıkışıp kalmış ve Ediz Adal ona işkencelerini yapmaktan bir saniye olsun vazgeçmiyor. Sadece bil istedim." dedi ciddi bir şekilde. Olayın ciddiyetini kavramıştım, fakat buna inanasım gelmiyordu.Annem neden bunca yıl bunu benden saklamış ve onu kurtarmamıştı? Kaşlarımı çattım, Adal'ların ona işkence etmesine izin veremezdim.Tek akrabam olan birini kaybedemezdim ki! Derin bir nefes verdim ve oldukça kararlı bir şekilde konuşmaya başladım;
"Onu bulup Adal'ların elinden kurtaracağım.Bir kez daha kanımdan, canımdan olan birini kaybedemem, anlıyor musunuz?" dediğimde, Yağız ses vermemişti.Elimi koltuğun kenarına vurup kalktım.
"Anlamanı beklemiyordum zaten Yağız, ama ister siz olun ister olmayın onu Adal'ların pençesinden kurtaracağım. Ne pahasına olursa olsun!" dediğimde kapı çalmıştı.Yardımcı kadının kapıya doğru yürüdüğünü, çıkardığı terlik seslerinden anlamıştım.Yağız hâlâ sessizliğini koruyordu.Ece ayağa kalkıp;
"Pekala bacım, kurtarma operasyonunda bende varım. Ece'siz bir operasyon, geçersiz bir operasyondur bilirsiniz." dediğinde, onun arkasından Efran da ayağa kalkmıştı.Belinden tutup Ece'yi kendine çekerken;
"Yapılan araştırmalara göre çekirgesiz bir Efran ve ekşının içinde bir Efran olmadan, o operasyon olmuyormuş. Bu nedenle bende varım." demişti.Burçin geçirdiği şoku atlatmıştı.Ben ise şoka girmeyi şuan için ertelemiştim.Orada acı çeken bir ablam varken zaman kaybedemezdim, ne olursa olsun! Burçin de ayağa kalktı ve;
"Lanet girsin Adal'lara. Ben de varım. Ediz'in bir tarafına çatal sokar, yinede alırız o kızı oradan!"  demişti.Sıcak bir gülümseme göndermiştim onlara.Yanımda olan arkadaşlarım bu dünyadaki en değerli kişilerden sadece birkaçıydı.Burçin ise Yağız'a dönmüş ve;
"Yağız, seni bu kadar sessizlik ve düşünme nedeniyle şiddetle kınıyorum! Mafya için bu düşünülmemesi gerekilen bir konu!" dedi.Hemen ardından Efran'la beraber yeni gelen Eymen ayağa kalktı ve;
"Hadi yapalım şu işi!" dediğinde ona gülümsedim.Azra ise kendinden emin bir şekilde konuşmaya başladı;
"Bana sormanıza bile gerek yok, kesinlikle varım operasyonun içinde!" dedi.Yağız ise sessizliğini bozup;
"Abi oturun bir kıçınızın üzerinde ya! Bende varım, ama kaburgalarınıza elveda diyin abi.Uras abi önce size söylediğim için benim, sonra da sizin ağzınıza çatır çatır s*çacak! Biri Poyraz'a ulaşsın. Psikopat elektrikçiye ihtiyacımız olabilir." dedi. Gülümsemiştim her birine, insanın böyle dostları ve benim gibi hafif kafadan çatlak bir arkadaşları olunca ekşını her bir zerresine kadar hissedilebiliyordu. Efran;
"Şuan ki durumumuza hangi müzik uyar bilir misiniz çekirgeler?" dediğinde, Eymen gülümsedi ve;
"Muhteşem yüzyıldan inciler mi abi?" dedi kahkaha atarken.Efran ona ters ters bakarken;
"Gerizekâlı mafya! Cahil insanlarsınız, neyse ben size şimdi söylerim hangi müzik olduğunu" dedi ve kollarını havaya kaldırdı ve melodik bir şekilde;
"Hoplayı ver çekirge
Zıplayı ver çekirge,
Benim canım çekirge
Pıtı pıtı pıtı çekirge " dedi ve oynamaya başlamıştı. Devam edecekken Eymen ağzını kapadı, ama Efran pes etmemişti. Boğuk çıkan ses tonuyla söylemeye devam ediyordu. En sonunda yorulan Efran susmuştu.Eymen ağzından elini çekince;
"Ağzınla g*tünün yerini değiştiririm sus Efran!" dediğinde, Efran susmuştu.
Yağız ise sinirli bir şekilde Efran'a bakıyordu. Bu halleri, Efran'ın susmasın da Yağız'ın da parmağı olduğunu düşündürüyordu bana.
"Abi kusura bakmayın da b*k alırız biz o kızı Adal'ların elinden.Adam Adal'ların koridorun da oynaya oynaya gider, yetmezmiş gibi melodik bir şekilde hoplayı ver çekirge moduna girer." dediğinde, Efran ona sinirlenmişti.
"Ay g*tüm, beğenemedin mi?" diye sorduğunda, Yağız'ı daha da sinirlendirmişti.
"Tamam be abi, iki çekirge oynatmadınız ha!" dedi. O sırada küçük bir erkek çocuğu girdi içeri.İlk fark eden ben olmuştum.
"Amanın abi şu çocuğa bakın lan, yerim seni." dediğimde çocuk gülümseyerek bana doğru geliyordu. Kızlar küçük çocuğa vermişti ilgilerini, çocuk bana doğru yaklaştı ve çocuksu çıkan ses tonuyla;
"Şeyy, abla bunu sana bir abi gönderdi." dediğinde Ece;
"Ooo Uras abimize bak, romantikliği tutmuş herhalde." dedi.Küçük çocuğun yanaklarını sıkıştırdım ve yanağına küçük bir öpücük kondurdum.Elinde kutuyu alır almaz çocuk koşar adımlarla evden ayrılmıştı.Kızlar merakla;
"Hadi aç artık şunu." deyip duruyorlardı. Ece;
"Yüksek ses oku!" diye heyecanla bağırdığında, kafamı onaylar anlamda salladım.Mavi kutunun kurdelesini çözdüm ve kapağını açtım.İçinde küçük bir not vardı.Elime aldım ve diğer kutuya baktım, o da küçük bir kutuydu.İlk olarak kutuyu açtım.Mavi kadife bir kutuydu.Yüzük kutusundan biraz büyüktü.İçinden mermi çıkınca kutunun içinden alıp çocuklara gösterdim.Hepsi şaşkınlıkla bana bakarken Yağız;
"Notu oku yenge." dedi. Onayladım ve notu çevirip okumaya başladım kâğıtta yazan tek şey;
''BOOM.'' du. Okur okumaz aynı anda bir kurşun ve bomba patlama sesi ve  Selen'in acı feryadı duyulmuştu.
"Poyraaaz!"
Hepimiz, kurşun ve bomba sesini umursamadan dışarı çıktık.Mafyalar bizim önümüze geçmiş ve silahlarının emniyetini açmışlardı.Gördüğümüz manzara kalbimizin anlık duraksamasını sağlarken, Selen kanlar içinde kalmıştı.Kolundan kanlar süzülürken, o patlayan ve alevler içinde kalmış arabanın hemen önünde diz çökmüş ve ağlarken, bir yandan da bağırıyordu.
"Poyraaaz! Biri ona yardım etsin, o hâlâ orada ve cayır cayır yanıyor, lütfen biri ona yardım etsin, lütfen!"
Soğukkanlı davranan Yağız, şoktan çıkan ilk kişi olmuştu.Koşarak arabanın yanındaki Selen'in yanına gitmişti. Selen'i kolundan tutup kaldırırken, biz hâlâ donup kalmıştık.Ne siren seslerini, ne de çalan telefonu duysak da duymazlıktan geliyorduk.
"Yağız bırak, o Poyraz Karahan! Bir patlama onu öldüremez kurtar onu lütfen..."

***

Mafya Lisede •Tamamlandı•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin