_29_

1.4K 157 35
                                    

(Yazardan)


Salondaki kanepede uzanıyordu Zehra. Kardeşleri televizyon izliyordu, o ise telefonda oyalanıyordu. İki dakika bir sayfayı yenileyerek yeni şeyler görmeyi bekliyordu fakat istediğini alamıyordu. Sanki tüm paylaşımlar birbirinin aynısı gibi gelmeye başladı. Televizyondan gelen ses kulaklarını tırmalayınca yüzünü ekşitti.

"Of! İrem kıs şunun sesini."

"Abla daha ne kadar kısabilirim?" diye karşılık verdi. Yine de ablasını kırmamak ve hali hazırda daha çok öfkelendirmemek için bir tık daha kıstı. Homurdanarak kumandayı yan tarafına attı. Mina ise ablasının bu gerginliğini sorgulamadan edemedi.

"Senin neyin var? Kaç gündür gerginliğin hat safhada. Soruyoruz ama söylemiyorsun."

"E niye bir daha sordun canımın içi?"

Cümleyi söyleme tarzı kinayeli olsa da ses tonu sakin çıktı. Kardeşlerine kıyamazdı hiç. Şimdi kendi can sıkıntısını onlardan çıkarmanın doğru olmayacağının bilincindeydi.

"Merak ediyoruz abla," dedi en küçük kardeşi Mina. Ablasından net bir şey söylemeyeceğini sezmişti.

Zehra'nın uzun uzun anlatacak hali yoktu. Şu an kardeşlerinin, Hande ile aralarında geçenleri bilmesini istemiyordu. Bir zamanı vardı. Üstelik henüz Hande onun sevgilisi değildi. Şu an ne olduklarını bilmiyordu Zehra ama sevgiliden farksız davrandıklarına emindi.

"Halledemeyeceğim bir şey değil kızlar. Siz merak etmeyin," dedi daha yumuşak bir sesle. Sol kolunun dirseğiyle destek alarak uzandığı yerde doğruldu. O ayağa kalkarken kardeşleri de meraklı bakışlarla onu izliyordu.

"Ben odama gidiyorum. Biraz dinleneceğim."

Mina bir şey diyecek oldu ama İrem kaş göz işaretiyle onu susturdu. 'Kendi haline bırak' der gibi bir hali vardı. Belli belirsiz başını salladı Mina. Gözlerini televizyona çevirdi. Başka bir şey sormayacak ve söylemeyecekti. Ablası anlatmak istediği zaman mutlaka anlatırdı.

"Tamam," dedi İrem. Telefonunu kurcalamaya devam ederek odasına gitti Zehra. En üstte Hande'nin yeni paylaştığı hikaye başa geldi. Açıp açmamak arasında ikilemde kalsa da merakına yenik düştü. Başparmağıyla profil fotoğrafının üstüne dokundu. Açılan hikayede ilk olarak Hande ve Tijana'nın fotoğrafı vardı. Diğerinde gittikleri yerden bir fotoğraf vardı. Hande oranın dizaynını beğendiği için fotoğraf çekmeden duramamıştı. Üçüncü hikayede ise kendisini çekip atmayı tercih etmişti.

Hareli yeşil gözler Hande'nin yanaklarındaki çukura takıldı. Ona dokunmayı, gülüşünü duymayı ama en çok da sarılmayı, kokusunu özlediğini hissediyordu Zehra. Günlerdir tek bir mesaja hasret bıraktığı için ona öfkeleniyordu. Hande'nin görmezden geldiğini düşündüğü için ayrıca tepkiliydi Zehra. Bu konuda bir tık gurur yaptığı için kendisi de hiçbir şey yazmıyordu fakat an itibariyle sınıra geldiğini anladı. Mesaj yazmanın da kurtarmayacağını düşünerek aradı. Her çalışta kaşlarını çatıyor, dudaklarını büküyordu. Hande'nin aramayı bilerek açmadığı düşüncesi kalbini sızlattı. Telefonu usul usul indireceği sırada Hande'nin sesini duydu.

"Efendim Zehra?"

Ne diyeceğini bilemedi. Hande'nin sesini dahi çok özlemişti.

"Selam. Ne yapıyorsun?"

"Selam. Dışarıdayım, yemek yiyordum. Sen ne yapıyorsun?"

Odasının penceresinden dışarıyı izlemeye başladı Zehra.

"Evdeyim," dedi buruk bir sesle. Hande onun evde olmasına şaşırdı. Bugün Zehra'nın sabahtan antrenmanı olmadığını biliyordu ve o boşluğu dışarıda geçirir diye tahmin etmişti.

"İyi," dedi. Başka ne diyeceğini bilememişti. Zehra'nın sesini duymak iyi geldi ama konuşmayı nasıl sürdürmesi gerektiğinden emin değildi Hande.

"Günlerdir bir şey yazmıyorsun. Aramıyorsun."

"Bir hafta bile geçmedi Zehra. Hem bu arada sen epey meşguldün," dedi Hande imalı bir sesle. 

Başını geriye atarak nefesini üfledi Zehra.

"Sen hâlâ orada mısın?"

"Hayır. Dışarıda eğleniyorum."

Kinayesiyle Zehra'nın yüzünü gülümsetti ama kendisi gülmüyordu.

"Sen beni ciddi ciddi kıskanıyorsun," dedi şaşkınlık ve mutluluk karışımı bir ifadeyle.

"Kıskanmıyorum."

"Beni kıskandığın kişi arkadaşımız. Yapma lütfen."

Zehra içten içe bundan keyif aldığını fark etti ama bunun daha fazla uzamasını istemiyordu. Hele bu sebeple aralarının bozulmasını hiç istemiyordu.

"Hem tavır yapıyorsun hem kıskanıyorsun Hande."

"Uzatmaya devam edecek misin?"

Birden "Seni özledim ben," deyiverdi Zehra. Artık tutamıyordu, Hande'ye karşı da haykırmak istiyordu. Hande'den gelecek olumlu bir sözle kaldıkları yerden devam edeceklerini biliyordu.

"Bu her neyse uzamasın lütfen," dedi.

O konuda başka bir şey söylemek istemiyordu Hande.

"Ben de seni özledim," diye itiraf etti. Dile getirdikleri bu özlem sevgiden başka bir şey içermiyordu. İçinde tutku barındırmadan itiraf ettikleri özlemin başka bir noktaya evrilmesi de çok olasıydı.

"Ama sen zaten buna şaşırmazsın. Sevgisini daha çok belli eden taraf ben olduğum için yani," dedi Hande iğne batırırcasına.

Kendinde var olduğundan habersiz bir ses tonuyla "Özlemini de belli et o zaman," dedi Zehra. Daha önce kimseyle böylesine arzu dolu bir ses tonuyla konuştuğunu hatırlamıyordu.

Karşı taraftan gelecek sesi, yanıtı bekliyordu ancak Hande dili damağı kuruduğu için susuyordu. Zehra tarafından gafil avlanmanın etkisiyle sustu kaldı. Başını geriye doğru yasladı. Şu an lavabolara giden koridorda olduğu için rahattı, yanında kimseler yoktu.

"Bu şekilde susmaya devam mı edeceksin?"

Omuz silkti Hande. Gözlerindeki ışıltıya yakışır biçimde gülümsedi. 

"Şu an kelimelerle değil de başka şekilde konuşmak istiyor gibisin. Ben ne yapayım?" 

Gelen karşılığın verdiği hoşnutlukla dudağını dişledi Zehra. Gülümsediğinin farkında bile değildi. Hande'nin ima ettiği şeyi anlaması güç olmadı. Karnının altındaki karıncalanma onu farklı düşüncelere itmeye başladı.

"Sen var ya çok fenasın."

"Aşağı kalır yanın yok Zehra. Öğrenmiş oldum."

Utangaç gülüşlerinin arasından "Utandırma ya," dedi. Sesi fısıltıdan ileri gidemedi.

"Bizimkilerin yanına geri dönmem gerekiyor. Akşam antrenmanında kolaylıklar diliyorum sana."

"Ne zaman buluşuyoruz?"

Alaycı gülüşüyle "Çok sabırsızsınız sayın Güneş," dedi.

"Dalga geçme Hande," dedi gülerek. Zehra'nın bir gülüşüyle ona dünyaları verdiğinden, ne yaptığından haberi bile yoktu. Karşısında çok iradeli bir insan vardı fakat Zehra'nın onun üstünde bir etkisi olduğu da apaçık belliydi.

"Yine konuşuruz. Öpüyorum seni," dedi Hande. Arkadaşlarının yanına dönmesi gerekiyordu. Zehra'nın sesini duymak ona çok iyi gelmişti. Günün devamının güzel geçmesini bile sağlayabilirdi.

"Ben de seni öpüyorum ve haber bekliyorum."


Konu tatlıya bağlandı mı, ne dersiniz?

OLUR YA (G&G - HanZeh)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin