_50_

736 98 27
                                    

Merhaba canlar. Beklettiğim için kusura bakmayın. Umarım sağlığınız yerindedir. Lafı uzatmadan sizi bölümle bırakıyorum. 🥰


(Yazardan)


Hediye paketini açarken gözlerinin içi çocuksu bir ifadeyle parlıyordu. Hande de onu izlerken farklı bir ifade takınmamıştı. Onu öyle çok, öyle güzel seviyordu ki kelimeler yetersiz kalıyordu. Aşkını hissettirme konusunda çok başarılıydı Hande ve bu kendisini mutlu ediyordu. 

Zehra, ona tatlı bir bakış gönderdi. Eğilip saçlarına öpücük kondurdu Hande. Bu duygu dolu öpücüğün hemen ardından paketi açtı Zehra. Görür görmez durumu anladı. Bu onun çok beğendiği bir takı koleksiyonuna ait değerli parçalardı. İlk gördüğü zaman fotoğraflarını Hande'ye göndermişti. O günden beri Hande'nin aklındaydı ve şimdi buraya yakın bir yerde mağazası olduğunu öğrenince hediye almayı kafasına koymuştu. 

Ayağa kalkıp sevgilisine sıkıca sarıldı Zehra. Hande'nin bunu hediye alacağı aklının ucundan bile geçmezdi. Bunu gayri ihtiyari atmıştı sevgilisine, hediye olarak almasını beklememişti. Hande'nin boynuna derin öpücükler bırakmaya başladı.

"Evrenin en ince düşünceli sevgilisi benim."

"Ben de seni seviyorum güzelim," dedi Hande gülerek. Zehra'nın omzundan öptü.

"Günümüz yoğun geçecek. Ben de yavaştan odaya döneyim." 

Bir an durdu ve düşündü Zehra. "Burada seninle saatlerce kalabilirim aslında."

"Sen bu cümleye bir fakat eklemeden ben seni uğurlayayım," deyip dudağından öptü Hande. Zehra odadan çıktıktan sonra hemen içeri girmedi. Bir süre arkasından baktı.

"Koruyucun olarak güvende olduğuna emin olmak istiyorum."

Onu tiye alırcasına sırıtarak "Yürüyen karizma. Gerçek bir hanımcı," dedi Zehra. Kapıyı açıp içeri girdi. 

Başını hızlıca sallayıp gülerek içeri girdi Hande. Kahvaltı saati gelene kadar biraz uyumak istiyordu. Azıcık uykunun yetmeyeceğini bilse de ziyanı yoktu. Zehra'yla geçen saatleri en az uyku kadar tatlıydı.

________________________


Soyunma odasına dans ederek giden ikiliyi takip ediyordu Ebrar. Su şişesinde kalan suyu tek yudumda bitirdi. Hande kalçasını yavaşça Zehra'nın kalçasına vurdu. O önden geçsin diye kapıyı açıp kenara çekildi. Ona göz kırptı, yanağından öptü Zehra. Şu an burada onlardan başka kimse olmadığı için rahat davranıyordu.

"Sevgilimi özledim lan!"

Ebrar'ın sitemkar sesine gülmemek imkansızdı. Boynunu bükerek yanlarından geçip gitti. Gizem hararetli bir şekilde Simge'ye bir şeyler anlatıyordu. Cansu ve Ayça da hazırlanırken onu dinliyorlardı. İlkin, Elif, Aslı, takım otobüsündeydi.

"Sakatlıklar peşimizi bırakmıyor," dedi Hande.

"Maalesef. Bu da işimizin bir parçası. Biz çalışmaya devam edeceğiz," dedi Zehra. Duş kabinlerinin olduğu yere yürümeye başladı. 

"Geleyim mi?" dedi Hande. Sadece sevgilisinin duyabileceğini bir yükseklikte. Dudağını dişledi Zehra. Hayır şu an etkilenmenin sırası değildi.

"Başka zamana diyelim."

Kabini kapatmadan önce ona öpücük attı. Alaycı bir ifadeyle güldü. Hande'nin aklında bu sahnenin devamının yaşanacağını biliyordu. Kendi aklında canlananlar boğazını kuruturken yutkundu Zehra. Bir aydan fazladır evlerine de gidemiyorlardı. Zehra bulduğu ilk fırsatta o eve gitmek istiyordu. Yanında Hande olmasa da gözlerden uzak kalmak için, özlediği için bir veya iki geceyi orada geçirecekti. Evin anahtarı şu an aile evindeki odasındaki giysi dolabında duruyordu. Geçen gün kardeşi İrem ondan bir elbise almak istediğini söylediğinde hemen kabul etmişti ancak anahtar aklına gelince biraz tedirgin olmuştu. Neyse ki İrem anahtarı görmemişti. Görseydi soru yağmuruna tutulacağını biliyordu Zehra.

Yarım saat sonra takım otobüsü otele doğru hareket etti. Hande ve Zehra ayrı otursalar da ara ara birbirlerine bakıyorlardı. Hande'nin gözlerindeki pırıltıda imalar dönüyordu. Sevgilisi muziplik peşindeydi. Bir kere daha göz kırptı Zehra. Hemen sonra önüne döndü. Otele döndükten sonra lobide sohbet ettiler. Aynı katta kaldıkları için asansörde de beraberlerdi. Zehra telefonu çıkarıp aynaya tuttu. Birkaç fotoğraf çekti ama paylaşmadı. Dikkatleri üstlerine toplamak istemiyordu.

"Yemekte görüşürüz aşkım," diyerek yanağını öptü. 

Hande başını sallayarak gülümsedi. "Görüşürüz bir tanem."

Arkasına döndüğünde bacağına saplanan ağrıyla yüzünü buruşturdu Zehra. "Of! Dökülüyorum ya, bitsin artık bu çile," dedi. Ondan uzakta olduğu için duymadı Hande. Odaya girmeden önce sevgilisine baktı Zehra. Farkında olmadan gülümsedi, kapıyı açıp içeri girdi.

Odada kendisini bekleyen sürprizden habersizdi Hande. Kapıdan içeri girdiğinde onu güler yüzle karşılayan yakın dostuna aynı samimiyetle gülümsedi. İmalı imalı sırıtmaya başladı Simge. Gözleriyle işaret ettiği yerde bir buket görünüyordu. Hande'nin yüz ifadesi bir anda şaşkınlıkla karışık bir donukluğa alıştı. İçinden bir ses bunu Zehra'nın göndermediğini söylüyordu ve aynı ses bir hayranının da göndermediğini söylüyordu. Öyle ise bunu kim göndermişti?

Ters bir ifadeyle arkadaşına baktı. "Bunu kim gönderdi?" diye sordu. Birkaç saniye sonra aynı ters bakışlarını çiçek buketine çevirdi. Onun bu halini komik bulmasına rağmen gülemedi Simge. Gülerse azar yiyeceğini sezmişti. Hande'ye yanıt olarak omuz silkti. Ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilememişti.

"Bilmiyorum. Üstünde not bile yok. Hayranlarından biridir diye düşündüm."

"Nedense ben öyle düşünmüyorum. İçimde tuhaf bir his var."

Gerçekten de not yoktu. Telefonuna gelen mesaja bakmakta gecikmedi. Mesaj Instagram üzerinden gönderilmişti. Çiçeğini alıp almadığını soruyordu Ertan. Başından aşağı doğru inen kötü enerjiyi hissettiğine yemin edebilirdi Hande. 

Bu da nereden çıkmıştı? Çiçek göndermek ne manaydı? Üstelik böyle bir zamanda, farklı bir ülkedeyken ne anlama geliyordu bu? Arkadaşça bir hareket olmadığına çok emindi Hande. Belli ki Ertan o nişanda Hande'yi gördüğünden beri bir şeyler planlamıştı ve niyeti arkadaşlık değildi.

"Ertan mesaj göndermiş. Çiçeği o yollamış."

Erik neredeyse Simge'nin boğazında kalacaktı. Suratı kıpkırmızı olana dek öksürmeye başladı. Gözlerinde korkuyla arkadaşına döndü Hande.

"Simge korkutma," dedi bağırır gibi. Simge en sonunda normalde döndüğünde konuşabildi.

"Oha! O ne alaka şimdi?"

Saniyeler ilerledikçe Hande'nin gözlerindeki duygu değişimini görmek daha mümkün oluyordu. Az önce çok huzurluydu, şimdi ise birinin bunu bölmeye çalıştığını düşünerek gerilmişti. Kaşlarını çattıkça çattı. Oda ona sıcak gelmeye başlamıştı.

"Bu çocuk eskide takılı kalmış. Zamanında sana az yürümedi."

"Yok onunki eskide takılı kalmak değil, beni yanında tutmak için gayret göstermeye çalışmak. Başka kapıya," diyerek göz devirdi Hande. Zehra, Ertan'ın çiçek gönderdiğini öğrenirse çok öfkelenirdi. Zaten Hande'nin İpek ve Esen'le beraber katıldığı nişanda Ertan'ın orada olması bile onu rahatsız etmişti.

"Yemezler!" diyerek göz devirdi Hande.

Sevgilisinden bunu saklamak istemiyordu ancak şu an önemli bir süreçteyken moralinin bozulmasını da istemiyordu. En azından Zehra şu birkaç gün boyunca bunu öğrenmemeliydi.

"Bu aramızda kalsın."

Anlayışlı kafasını salladı Simge. "Tabii ki," dedi.

İstanbul'a döndükleri zaman bir gece gizli evlerinde kaldılar. Telefonlarını sessize aldılar. Birbirlerine sarılarak saatlerce uyudular. Yarından itibaren kişisel tedavileri ve antrenmanları başlayacaktı. Olimpiyat dönemine kadar pek bir arada olamayacaklardı. Elbette gün içinde pek çok kez aynı ortamda bulunacaklardı ancak baş başa olmaları epey zor ihtimaldi.

Ziyanı yoktu. Olimpiyat başlamadan önce toparlanıp takıma destek vermek, maçları kazanmak için hazır olacaklardı.


Ertan'a söylemek istediğiniz şeyler vardır diye düşünüyorum. 😄

OLUR YA (G&G - HanZeh)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin