_9_

1.5K 156 50
                                    

Selam! Yazarken yüzümün güldüğü bölümlerden bir tanesi oldu. Hepinize keyifli okumalar dilerim. 🥰


Hong Kong'un en şık restoranlarından bir tanesinde akşam yemeğinin tadını çıkarıyorlardı. Buraya geleli bir saat olmuştu fakat kimse sıkılmamıştı. Sohbet öyle akıcı ilerliyordu ki yüzler bir an olsun durulmuyor, hep gülüyordu.

Bu yemekte sadece takım vardı. Staff dahil değildi. Kızların hepsi yoğun tempoya küçük de olsa ara vermelerine seviniyorlardı. Kadehler kalkıyordu kalkmasına ama Eda takım kaptanı olarak fazla abartmamaları için küçük uyarılarda bulunmayı ihmal etmiyordu. Sonuçta sadece maçlarda değil, antrenmanlarda da performanslarını gösteriyorlardı ve enerjiye ihtiyaçları oluyordu. Dozu kaçırmamak lazımdı. 

Aslı'nın o an konuşulan konudan bağımsız yaptığı espri takımdan büyük bir kahkahayla karşılık gördü. Aslı da durumun komikliğine gülmekle meşguldü. 

Hande genel haline göre sessizdi. Çaprazında Zehra oturuyordu. Zehra solunda oturan Ebrar'a dönerek konudan bağımsız bir şeyler anlatmaya başladı. Anlatırken de epey mutlu görünüyordu. Onun Ebrar'la zaten uzun zamandır yakın arkadaş olduklarını biliyordu ama takıma sonradan dahil olan Melissa ile de aralarında epey yakın bir arkadaşlık ilişkisi olmuştu. Bu güzel bir şeydi elbette. Takım içi dinamiğin güzel olmasına katkı sağlayan her şey güzel olurdu. 

İçten içe Zehra'ya sitem ediyordu. Oda arkadaşı oldukları zamanın tadını çıkarmak istiyordu ama bunu nasıl yapacağından da emin değildi. Hem kendini kaptırmak niyetinde değildi, hem de kendini ona bırakmak istiyordu.

Masaya yasladı dirseğini. Elini çenesine götürdü. Gözleri her ne kadar hararetle bir şeyler konuşan takım arkadaşlarında gibi görünse de asıl odağı Zehra'daydı. Bazen mesafeli bazen ise çok yakın oluyorlardı. Bunu anlayamıyordu Hande. Bilmediği şey ise Zehra'nın da anlayamadığı gerçeğiydi. 

Genelde kendini geri çeken taraf Zehra olurdu fakat bu sefer işler farklıydı. Sınırını yine çiziyordu Zehra istemsizce fakat bu defa ilk başlatan kişi Hande olmuştu. Birbirlerinin gizli kutusu gibiydiler. 

Ortamda göz yormayacak bir ışıklandırma olması, kızların terasa yakın bir masada oturması, burada olmayı ekstra güzel yapıyordu. Bir ışık vardı ki Hande için en karanlık gecede bile güneş yerine geçiyordu. Hatta o ışık direkt Güneş'in kendisiydi.

O içten kahkahasını attı Zehra. Ebrar işaret ve orta parmağının arasında arkadaşının burnunu sıkıştırdı. Zehra başını geriye çekti. Elini kaldırıp ona yavaşça vurdu. Kahkahası kesilse de sessiz gülüşü devam ediyordu.

"Handan?" deyip dirseğiyle onu dürttü Kübra. Hande gülümseyerek arkadaşına döndü. Eli halen çenesinde duruyordu.

"Efendim Kübi?"

Kaş göz yaparak ne olduğunu sordu Kübra. Hande'nin az önce nereye dalıp gittiğini anlamıştı aslında. Hande'nin hep dile getirmemesine rağmen Zehra'yı ne kadar sevdiğini, değer verdiğini iyi biliyordu. Tabii Kübra bunun arkadaşça verilen bir değer olduğunu düşünüyordu. Haksız değildi. Arkadaş olarak ona çok değer veriyordu Hande fakat içten içe o arkadaşça sevgiden daha fazlası da vardı.

"Zehra'yı mı kıskandın yoksa?" dedi Kübra. Sorunun aşırılığının farkında olduğu için gülmeye başladı. Hande'nin gülüşü ise tamamen alaycı boyutundaydı.

"Saçmalama lütfen," deyip geçiştirdi.

"Onların kanka olduğunu biliyorum."

Gecenin gafını yaptığını geç fark etti Hande. Zehra'yı kıskanmadığını belirteyim derken aslında kendi hislerini açığa çıkarmıştı. Onu Ebrar'dan değil ama bir başkasını kıskanabileceğini belli etmişti. Kübra'nın aklında şimşekler çakmaya başlamıştı. 

OLUR YA (G&G - HanZeh)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin