(Hande'den)
Bu maçı kazanmayı çok istemiştim. Yine hüsranla sonuçlandı. Tüm çabamız boşa gitmiş gibi hissetmekten kendimi alamıyordum. Tenimi kuruladığım havluyu sert biçimde dolaba vurdum. Takım otobüsü bizi bekliyordu. Soyunma odasında oyalanma derdinde değildik. Üstümüzü çabucak değiştirdik. Ellerimi ceplerime yerleştirdim. Dışarıda bizi bekleyen taraftarlara gülümseyip el salladım. Ruh halimin düşüklüğünü yansıtmak istemesem de ne kadar başarılı olduğumu bilmiyordum.
Otobüste genelde oturduğum yere geçtim. Telefonum çantamın içindeydi. Gönülsüzce çıkardım. Kulaklığımı taktım. Rastgele bir şarkı açtım. Başımı cama yasladım. Şu an kimseyle konuşmak istemiyordum. Diğerlerinin de benden farklı durumda olduklarını zannetmiyordum.
Maçtan önce Zehra Hanım'a mesaj atmıştım. Aradan neredeyse üç saat geçti ama hanımefendi mesajıma bir karşılık yazma zahmetine girmemişti. Ekrana bakarken huzursuzca iç çektim. Yine neredeydi bu kız?
Instagram'a girip hikaye paylaşmış mı diye baktım. Hayır, hiçbir şey yoktu. Hikayeleri geçerken Mile'nin paylaştıklarına denk geldim. Beraber kuaföre gitmişler. Tamam, bu son derece normal bir şey. İkinci hikayesinde ise hoş manzaralı bir restoranda, menajerlik ekibindeki insanlarla olduğunu gördüm. Üçüncü hikaye ise evlere şenlik oldu(!) Elini Zehra'nın beline atmış, benimki de pek hevesli biçimde poz vermiş görünüyordu. Sol kolunu Mile'nin kendisine yakın olan omzuna atmış, koluna girmeyi de ihmal etmemişti. Kıskanmadım desem yalan olurdu. Melissa'yı ben de seviyordum, ne kadar iyi bir insan olduğunu biliyordum ama kahretsin ki sevgilimi kıskanıyordum. Elimde değildi. Gereksiz krizlere girip ilişkisini darlayan tiplerden değildim. Zehra da bunu biliyordu. Benim huzursuz olabileceğimi akıl ederek birkaç kez çok iyi arkadaş olduklarını vurgulamıştı.
Şu an tavırlı bir mesaj göndermemek için zor duruyordum. Benim mesajıma yanıt yazamayacak kadar mı sohbete dalmıştı hanımefendi? Bu sıçtığım akşam bana bir şey yazmasına engel miydi? Gerginlikle çenemi sıvazlamaya başladım. Bir yandan düşünüyordum.
Haftalar önce arkadaşlarımla basketbol maçına gitmiştim. Telefonum sessizdeydi. Zehra'dan gelen aramayı dışarı çıkana kadar görmemiştim. O gün Zehra'nın moral olarak düşük olduğu bir gündü. Kasıtlı yapmadığımı bilse de bana tavır yapmaktan çekinmemişti. Birkaç dakika tartıştığımızı hatırlıyordum. Ben alttan aldım çünkü moral bozukluğuyla öyle tepki verdiğini biliyordum. O da biraz sakinleşince tavrının aşırıya kaçtığını anlayıp benden özür dilemişti. Bu konuyu tatlıya bağladık ama şimdi benim moral bozukluğunun üstüne yanıtsız kalışım denk geldiği için aynısını kendisi yaşamak üzereydi.
Neyse, sakin ol Hande.
Instagram'da dolaşmaya devam ettim. Sevdiğim bir moda sayfasının yeni paylaşımlarına baktım. Üstte İpek'in mesajı belirdi. Ortak arkadaşlarımızdan birisi nişanlanacaktı. Ben de davetlilerden birisiydim. İpek'in nişanda giyeceği kıyafete sonunda karar verebildiğine sevinmiştim. Birkaç gündür ara ara sözünü ediyordu. Epey kararsız kalmıştı.
Benim güzel arkadaşıma her şey yakışır.
İpek: Teşekkür ederim. Sen karar verdin mi?
Kendi dolabımdan bir tane seçip giyeceğim. İnanmayacaksın ama alışverişe bile gidesim gelmiyor. Son günlerde ev kuşuna dönüştüm.
İpek: Zehra'yla mı bozuştunuz?
O nereden çıktı?
İpek: Bir an acaba mı dedim açıkçası.
Melissa'nın paylaştıklarını da gördün tabii, değil mi? O yüzden bozuştular mı diye düşündün.