Ash cehennemin kapısından çıktıktan sonra adımlarını hızlandırıp Chris'e yetişti. Ash'in gözleri, soğuk bir ifadeyle izledikleri yolu seyreden Chris'in yüzüne odaklanmıştı. Chris yüzünü inceleyen bakışları hissedebiliyordu. Kısa bir süre daha Chris'i inceleyen kız, liderin soğuk bakışlarını ona çevirmesine sebep olmuştu. Ash, Chris'in yüzünü ona çevirmesiyle yüzüne memnun bir ifade yerleştirdi.
''Bu şekilde sert baktığında çok seksi gözüküyorsun Chris. ''
Chris kıza göz devirdi. Ash'in iletişim kurma yöntemi buydu. Genelde ya aşağılayıcı ya da flörtöz davranırdı. Neticede infazcılar ateşten yaratılmıştı ve ateşin dinginliği sadece sönmesine yakın olurdu.
''En son dünyaya gittiğinde neler oldu Ash.'' Dedi Chris, kızın söylediğini pek umursamamıştı.
Kız beklediği cevap bu olmadığı için dudağını büküp önüne döndü. En son Know'la dünyaya indiği zamanı düşündü. Uzun bir süre sonra canlılar dünyasına indiği için baya eğlenmişti. Aklına o gün orada gördüğü sarışın oğlan geldi.
''Gittiğimde o sarışın oğlanı gördüm. Senin bekçiler çocukla baya samimi gözüküyordu. Hatta çocuğun kim olduğunu öğrenmek istediğim için Sam bana engel olmaya çalıştı.'' Dedi, olanları hatırlayıp gülümsemişti.
''Seni tanıyorum Ash. Çocuğun yanına gidip merhaba dememişsindir. Kim bilir ne yaptın da Sam seni engellemeye çalıştı.''
Ash yüzünü buruşturdu. Ardından dudaklarını büküp kafasını tekrar lidere çevirdi. Belinde asılı olan kılıcını kavradı.
''Sadece gitmesin diye çocuğa kılıç çektim. Bence fazla büyüttüler.''
Chris kızın dediklerine gülümseyerek karşılık verdi. İkili koridorda yürümeye devam ederken sayıları artan Borderkrieler sayesinde kapıya yaklaştıklarını anlamıştılar. Chris biraz ileride Hazel'i gördü. Öteki tarafın kapısına yaslanmış sarı saçları ile oynayarak birkaç Borderkrie ile konuşuyordu. Kızın, karşısında duran borderkrilere kur yaptığı bir kilometre öteden bile anlaşılıyordu.Bekçilerin duygularını köreltmek pek akıllıca bir karar olmamış herhalde diye düşündü. Geneli fazlasıyla utanmaz davranıyordu.
Hazel, Ash'i görünce gözlerini kısıp dişlerini sıkmıştı. Diğer bekçiler gibi o da bu kızdan pek hoşlanmıyordu. Ash ise kızın tam tersi bir tepki ve alaycı bir tavırla konuşmaya başlamıştı.
''Beni gördüğüne pek sevinmedin sanırım Hazel.''
''Çok mutlu olduğumu söyleyemeyeceğim kızıl cadı.'' Dedi Hazel tıslar gibi.
Chris iki kızın aşırı gereksiz tartışmasını hiç umursamadan kapıya elini koyup açılmasını sağlamıştı. Tam kapıdan çıkacaklarken arkasından isminin seslenildiğini duydu. Bu sesi tanıyordu. Çatık kaşları ile arkasını dönüp doğruca Jeongin'e baktı. Yanında Adrian'la elindeki gümüş hançeri sallaya sallaya yanlarına doğru yürüyordu.
''Bakıyorum bu aralar ininden çıkımaya karar vermişsin Chris, bana bir selam bile vermeyecek miydin? Hem geçen sefer de uğramadın. Kalbimi kırıyorsun.'' Dedi Jeongin, yarım bir sırıtışla.
Chris yüzündeki öfkeli ifadeyi koruyordu. Keza şu an bu borderkirieye gülümsemek gibi bir niyeti yoktu. Borderkrielerin liderinin bu kendini bir şey zanneden tavırları oldukça sinirini bozuyordu.
''Çok vaktimim yok. Sana başka zaman uğrarım Jeongin.'' Dedi Chris, ardından lidere alaycı bir gülümseme takınıp arkasını dönüp kapıdan çıktı.
''Evet Chris doğru söylüyorsun çok vaktin yok.'' Dedi Jeongin, ardından yüksek sesle bir kahkaha attı.
Adrian bakışlarını lidere çevirmişti. Ne demeye çalıştığını ve neden bu kadar hoşuna gittiğini anlamaya çalışıyordu. Bildiği bir şeyler mi var diye düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Guard Angels / Hyunlix
Fiksi PenggemarFelix doğduğu günden beri sebebini bilmeden birilerinden kaçmıştı. Ta ki bir gün barda o siyah saçlı oğlana denk gelene kadar. Küçüklüğünden beri sakladığı güçleri artık sır olarak kalabilecek miydi? Canlılar aleminde nefes alması yasaklanmışken...