Felix karanlıkta sessizce Hyunjin'i takip ediyordu. Ormanda kaybolmaktan korktuğu için yanından bir adım bile uzaklaşmamaya özen gösteriyordu. Bakışlarını siyah saçlı oğlanın yüzüne çevirdi. Öfkesini hala net bir şekilde hissedebiliyordu. Ona teşekkür etmiş olması da pek işe yaramamıştı. Aslında çiçekçi dükkanının orada denk geldiklerinde kızla birbirlerinden nefret ediyor gibi gözükmemişlerdi. Aralarında ne geçmiş olabilir ki diye düşündü.
''Hyunjin o kızla aranda ne oldu? Öfken hala dinmiş gibi gözükmüyor.'' dedi Felix, yüzünde sorar bir ifade ile.
Hyunjin çatık kaşlarını sarışın oğlana çevirdi.
''Ben sana oturup, beni beklemen gerektiğini söylediğimi hatırlıyorum Lix.'' Dedi Hyunjin, sinirli bir ses tonu ile.
Felix yaptığı hatayı şimdi fark etmişti. Kızdan bahsetmemesi gerekiyordu. Salak gibi kendini açık etmişti. Yüzünü buruşturdu. Makul bir bahane uydurmalıydı. Siyah saçlı oğlanın öfkesi hiç hoşuna gitmiyordu ve o öfkenin hedefi olmak asla istemiyordu.
''Merak ettim. Azıcık yaklaşıp, bakmış olabilirim.'' Dedi Felix, gözlerini siyah saçlı oğlandan kaçırarak.
Bir iki adım daha attıktan sonra sonunda ormandan çıkmışlardı. Hyunjin zaten yeterince öfkeli olduğu için birde Felix'e sinirlenmek istemiyordu. Niye bu kadar sinirlendiğini bile anlamamıştı. Hazel burnunu birilerinin işine sokmaya bayılan bir bekçiydi. Aslında yaşanan çok da garip bir durum değildi. Hyunjin bir süre sessiz kalarak, yürüdükleri kaldırımdaki taşları izlemeye başladı. Neden bu kadar öfkelendim diye düşündü. Felix'le birlikte oldukları için mi bu kadar kızmıştı yoksa Felix'e böcek dediği için mi? Bakışlarını yanındaki çocuğun yüzüne çevirdi.
''Ben ne hissediyorum şu an?''
Felix siyah saçlı oğlanın konuşması ile yüzünü ona çevirdi. Hyunjin'in yüzünü inceledi. Onu tanıdığı günden beri yüzünde hep kendinden emin bir ifade olmuştu. Şu an ise yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Sanki bir şeyleri anlamaya çalışıyor, ama başaramıyor gibi gözüküyordu. İlk defa onu böyle görüyordu.
''Nasıl, ne hissediyorsun? Anlamadım.'' Dedi Felix.
Hyunjin bakışlarını tekrar önüne çevirdi. Kafası karışmıştı. İlk defa hissettiği bu hislere isim vermekte zorlanıyordu.
''Felix ben çok öfkelendim ama neden bu kadar öfkelendiğimi anlayamıyorum. Sanırım senin yüzünden.''
''Ne demek senin yüzünden benim ne suçum var şimdi?'' Dedi Felix, şaşkın bir yüzle.
''Kafamı karıştırıyorsun.'' Dedi Hyunjin, fısıldar bir ses tonuyla. Felix'in bu son cümlesini duymasını istememişti.
Felix, Hyunjin'in fısıldayarak bir şey dediğini fark etmişti ama ne dediğini duyamamıştı. Bir süre daha konuşmasını bekledikten sonra pes ederek, yüzünü yola çevirdi. Çoktan Felix'in evine gelmişlerdi. Felix salonun ışıklarının yandığını fark etti.
''Siktir! Umarım annem uyanmamıştır.'' Dedi.
''Seninle gelmemi ister misin, Lix?''
Felix yüzünü salonun penceresinden, konuşan çocuğa çevirdi. Yüzüne çoktan piç gülümsemesini yerleştirmişti. Felix'e bir iki adım yaklaşıp kollarını beline sardı. Yüzleri birbirine çok yakındı. Felix dikkatle Hyunjin'in morla parlayan irislerine baktı. Yüzünün kızarmaya başladığını hissedebiliyordu.
''Ne yaptığını sanıyorsun tam olarak?''
''Veda öpücüğü yok mu?''
Felix Hyunjin'i ittirmeye çalıştı, ama o kadar sıkı tutuyordu ki kaçması pek mümkün değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Guard Angels / Hyunlix
FanfictionFelix doğduğu günden beri sebebini bilmeden birilerinden kaçmıştı. Ta ki bir gün barda o siyah saçlı oğlana denk gelene kadar. Küçüklüğünden beri sakladığı güçleri artık sır olarak kalabilecek miydi? Canlılar aleminde nefes alması yasaklanmışken...