Hyunjin gülmeyi bırakıp kahkaha atan çocuğu izlemeye başlamıştı. Felix'le olmak sanki kaybettiği duygularını ortaya çıkarıyordu. İnsan olmamasına rağmen çocuğun yanında bazen insan gibi hissediyordu. Felix bir süre daha güldükten sonra çocuğun sessizleştiğini fark etti. Nefesini düzenledikten sonra bakışlarını siyah saçlı oğlana çevirdi.
"Ne oldu? Neden öyle bakıyorsun." Dedi.
Hyunjin bakışlarını çocuktan göle çevirdi. Sırtını geriye doğru esnetip elleriyle destek yaptı. Ardından kafasını geri yatırıp bir süre gökyüzüne baktı. Felix'te siyah saçlı oğlanı izliyordu. Ay ışığının aydınlattığı bembeyaz bir teni vardı. Sanki ay değil de Hyunjin parlıyordu. Siyah saçlı oğlan gözlerini gökyüzünden ayırmadan konuştu.
"Felix baksana, ay tek başına kalmış. Yıldızları nerede acaba." Dedi, ardından yüzünü Felix'e çevirdi.
"Aah, gördüm şimdi. Senin yüzündeymişler. Onları aya geri vermelisin. Bencillik yapıyorsun." Dedi Hyunjin, gülümseyerek.
Felix çocuğun çillerine yaptığı iltifattan kaynaklı biraz utanmıştı ama söyledikleri hoşuna da gitmişti.
"Bunlar benim yıldızlarım. Bir gün kendi ayımı bulabilirsem. Ona yıldızlarını geri verebilirim." Dedi, gülümseyerek.
Hyunjin çocuğa sıcak bir gülümseme ile baktı.
"Ay ve yıldızların birlikte parlayacağı günü heyecanla bekleyeceğim."
Felix'te aynı sıcak gülümseme ile çocuğa cevap verdi. Aradan kısa bir süre geçmişti, Hyunjin'in kaşları çatıldı.
"Bir şey mi oldu?"
"Felix sen burda otur ben hemen geleceğim."
Hyunjin ayağa kalktı. Geldikleri yöne doğru yürümeye başladı. Ormanda bir bekçinin varlığını hissedebiliyordu. Birisi onları izliyordu. Bu durum Hyunjin'in hiç hoşuna gitmemişti. Bir iki adım daha attıktan sonra sarı saçları beline kadar uzanan kızı gördü.
"Hazel, senin burada ne işin var?" Dedi Hyunjin, gözlerini kısarak.
Kız gözünün önüne gelen sarı tutamlarını kulağının arkasına sıkıştırıp kafasını yana doğru eğdi. Yeşil gözlerini Hyunjin'e sabitledi.
"Ne oldu Sam. 450 yıl sonra birine aşık mı oldun? Know'un ufak sevgilinden haberi var mı?" Dedi kız, gülerek.
Hyunjin bir anda kızı yakalayıp arkasındaki ağaca yapıştırdı. Kırmızıya dönen irislerini kıza sabitledi.
"Ne zamandır sana hesap veriyorum Hazel."
Hazel kahkaha atmaya başladı. Karşısındaki çocuğun öfkesi onu çok güldürüyordu. Zavallı bir yaratık için bu kadar sinirlenmesi çok saçmaydı.
"O basit böcek için mi bu kadar öfkelendin Sam. Ne zamandır insanları umursuyorsun." Durdu.
Gözlerini siyah saçlı oğlanın hala kırmızı ile parlayan irislerine çevirdi.
"Gözünden ateş bile çıksa. Bir bekçiye zarar veremezsin. Şov yapma o yüzden." Dedi Hazel, iğrenir bir ses tonuyla.
Felix'te tabii ki Hyunjin'i dinlememiş yavaş yavaş ikiliye yaklaşmıştı. Hyunjin onun varlığını hissetmesin diye çok yaklaşamıyordu ama ikisinide görebiliyordu. Bakışlarını kıza çevirdi tanıdık geliyordu. Bu gün çiçekçide gördükleri diğer bekçiydi bu. Ne dediklerini duyamıyordu ama kavga ettikleri belliydi. Hyunjin bir eliyle kızı ağaca dayamış, diğer eliyle de kızın yüzünü sıkıyordu. Bu kadar güzel bir kıza bu muameleyi yapabilmek için bekçi olmak gerekiyordu herhalde diye düşündü. Kız, bırak yüzünü sıkmayı dokunmaya çekineceğin kadar güzeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Guard Angels / Hyunlix
FanficFelix doğduğu günden beri sebebini bilmeden birilerinden kaçmıştı. Ta ki bir gün barda o siyah saçlı oğlana denk gelene kadar. Küçüklüğünden beri sakladığı güçleri artık sır olarak kalabilecek miydi? Canlılar aleminde nefes alması yasaklanmışken...