Felix sabah kendine gelmek için duşunu alarak hazırlanmış ve evden çıkmıştı. Hyunjin'e ondan uzak durmasını söylemesinden bu yana yaklaşık 2 hafta geçmişti ve Hyunjin o zamandan beri bir kez bile yanına gelmemişti, bu yüzden Felix, Hyunjin'in duyguları hakkında yanlış bir kanıya vardığını düşünmeye başlamıştı. Hyunjin'i ne zaman terslese sanki hiçbir şey olmamış gibi tekrar yanına gelmişti ama bu sefer geri dönmüyordu.
Felix'in başından beri istediği bu şekilde olmasıydı ama artık kendisi de ne istediğini bilemiyordu. Jisung onu günde bir kere ziyaret ediyor ve birlikte kahve falan içiyorlardı, hatta bir seferinde sırf dalga geçmek için Elly bile gelmişti. Hyunjin'in terk edilmiş olması Elly'e büyük bir haz vermiş olmalı ki gelip kendi gözleri ile görmek istemişti.
Felix sağ elini kaldırıp Hyunjin'i çağırabileceği dövmesine baktı fakat dövmesini bile Hyunjin'i çağırmadan göremiyordu, zaten şu an çağırsa bile Hyunjin'in gelmeyeceğine emindi. İçindeki bu umutsuzluğun karanlık tarafını beslediğini hissedebiliyordu ama elinden hiçbir şey gelmiyordu. Ne zaman böyle hissetse var oluş enerjisini kullanarak o hissi bastırmaya çalışıyordu. Biraz ilerideki evin bahçesindeki solmuş çiçekler dikkatini çekti. Birazdan yapacakları muhtemelen ev sahibini biraz şaşırtacaktı ama şu an ne ev sahibi ne de onu izleme ihtimali olan bir bekçi umurunda değildi. Bahçenin kapısından içeri baktı. İrisleri çoktan koyu bir mavi ile parlamaya başlamıştı. Felix içine dolan var oluşu hissedebiliyordu. Bir süredir içindeki enerjiyi kullanırken sanki kullandığı enerji onun bir parçası değil de Felix enerjinin ta kendisiymiş gibi hissetmeye başlamıştı. Belki öteki tarafa gidip gelmesinden belki de kendisi hakkında çok fazla şey öğrendiğinden, güçlendiğini hissedebiliyordu.
Bahçedeki tüm çiçekler yavaş yavaş tekrar yeşermeye ve çiçek açmaya başlamıştı. Bu gücünü de yeni fark etmişti artık içindeki enerjiyi kullanmak için temas etmesi ya da elini uzatması da gerekmiyordu, bakması yeterli oluyordu. Yüzüne sıcak bir tebessüm yerleştirip rengarenk çiçeklerle süslenmiş bahçeye baktı. Gördüğü görüntü sarışın oğlanı fazlasıyla mutlu etmişti. Bu tarz var oluşlarla duygu durumunu dengede tutmaya çalışıyordu. Kısa bir süre daha güzelliği ile gözleri cezbeden eserini inceledi. Cebinden telefonu çıkarıp saatini kontrol etti. Yüzünü buruşturup koşmaya başladı. Çok oyalanmıştı işe geç kalmak üzereydi. Kısa bir koşunun ardından ellerini dizlerine koyup nefeslendi. Kafasını kaldırıp doğruca çiçek bahçesine baktı. Vay be bu kadar hızlı koşabildiğimi bilmiyordum diye düşündü.
''Keşke yarı bekçi kullanım klavuzum falan olsa. Kim bilir daha yapabildiğim neler vardır.'' Dedi gülerek.
Gözlerini kapatıp elini önüne alarak avucunu açtı.
''Sıcak çikolata.''
Yavaşça tek gözünü açıp hala boş olan avucuna baktı. Göz devirip iş yerine doğru yürümeye başladı.
''Ne olurdu bir sıcak çikolata yaratabilseydim.''
Kapıyı ittirip açtı. Bakışlarını bahçenin içinde gezdirdi. James ortalarda gözükmüyordu. Bakım klavuzu defterinin olduğu masaya ilerledi. Jisung'un onu uzaktan izliyor olma ihtimaline karşı iş yerinde pek güç kullanmamaya çalışıyordu. Bir haftadır çiçek suluyor, toprak falan çapalıyordu. Bu da canını oldukça sıkıyordu. Öteki taraftakiler baş düşmanlarının bir bahçıvan olduğunu öğrense bence acıyıp onu kendi haline bırakabilirlerdi diye düşündü Felix. James sarışının geldiğini görmüş ve doğruca yanına gelmişti. Elini yavaşça Felix'in omzuna koydu. Felix bir an da omzuna konan el yüzünden irkilmişti. Çevresinde James ve annesi hariç herkes bekçiydi ve bekçilerin varlığını hissedebiliyordu. Felix'e usul usul yaklaşma şansları pek olmuyordu. Hızlıca arkasını dönerek elin sahibine baktı. James yüzünde kocaman bir gülümseme ile ona bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Guard Angels / Hyunlix
FanfictionFelix doğduğu günden beri sebebini bilmeden birilerinden kaçmıştı. Ta ki bir gün barda o siyah saçlı oğlana denk gelene kadar. Küçüklüğünden beri sakladığı güçleri artık sır olarak kalabilecek miydi? Canlılar aleminde nefes alması yasaklanmışken...