Felix bugün yaşadıklarından kaynaklı biraz sarsılmıştı. Sanki her şey üst üste geliyor gibi hissediyordu. Hyunjin'in o halini görmek canını yakmıştı üstelik onun hakkında kısa bir süre de olsa bir sürü kötü şey düşünmüştü. Bunu düşünmek daha da üzülmesine sebep oluyordu ama hayatındaki her şey fazlasıyla belirsiz ve kocaman bir gizemin arkasına saklanmış gibiydi. Kahin gelip bir şeyler anlatıyor daha sonrasında yine aynı belirsizliklerle Felix'i öylece bırakıp gidiyordu. Duygularını kontrol altında tutması gerekirken el birliği ile sadece kafasını karıştırıyorlardı. Kimse ona bir şey anlatmasa muhtemelen hiçbir tehdit unsuru oluşturmayacağını düşünüyordu. Üstelik Know'u da tanıdığı günden beri diğer bekçiler gibi çok sevmişti ama liderin ona karşı takındığı soğuk tavır gerçekleri yüzüne tokat gibi vurmuştu. Onlarla arkadaş olursa bir şeylerin farklı olacağını düşünmüştü ama yanılmıştı. Know gerçeği öğrendiği an ona cephe almıştı ve ona karşı hala bir hamle yapmıyor olmasının tek sebebi kahindi.
Cebinden telefonunu çıkarıp saate baktı. Her zaman gittiğim bara gidebilirim diye düşündü biraz kafasını dağıtsa onun için iyi olabilirdi. Hava çoktan karardığı için sokaklar fazlasıyla tenhaydı. Yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüşün ardından ileride kapısında gülüşerek konuşan birkaç kişinin olduğu barı gördü. Adımlarını hızlandırıp barın kapısına geldi. Bu tarz mekanlara ilk girişi kısa bir süre de olsa hep midesini bulandırıyordu. Sonuçta ağır alkol kokusunun sigara dumanı ile birleştiği havasız barlardı. Çiçek bahçesi kokacak halleri yok ya diye düşündü. Kısa bir an barın önünde dikildi. Bekçilerin de sıklıkla buraya geldiğini biliyordu ve şu an herhangi biriyle karşılaşası pek yoktu. İçerde hissedebildiği hiçbir bekçi yoktu. Yavaşça kapıyı aralayarak her zaman olduğu gibi barın önündeki fazlasıyla rahatsız olan ahşap tabureye yerleşti.
''Merhaba, hoş geldiniz. Ne alırdınız, bayım?''
''Bir kadeh kırmızı şarap lütfen.''
''Özel bir tercihiniz var mı?''
Felix barmene cevap verecekken yanındaki adam konuşmalarına dahil olmuştu.
''Beyefendiye de bana verdiğiniz şaraptan verin, lütfen. Hoşuna gideceğine eminim.''
Barmen tamam anlamında kafasını sallayıp şarabı doldurmak için arkasını döndü. Felix yanındaki yabancının bir anda konuşmalarına katılmasıyla dikkatini ona vermişti. Kısa bir süre adamın yüzünü inceledi, onu bir yerden tanıdığına emindi. Yabancı yüzüne memnun bir gülümseme yerleştirdi.
''Beni tanıyamadınız sanırım.''
Felix hala adamı çıkarmaya çalışıyordu ama bugün hiç hoş şeyler yaşamamıştı ve şu an düşünmek bile fazlasıyla yorulmasına sebep oluyordu.
''Kusura bakmayın, çıkaramadım ama tanıdık geliyorsunuz.'' dedi mahcup bir yüzle.
Adam elinde tuttuğu şarap bardağından bir yudum aldı. Bardağı yavaşça masaya bıraktı. Taburesini döndürerek vücudunu olduğu gibi Felix'e çevirdi.
''Bir sonraki gün çiçekleri almaya gelemediğim için üzgünüm, umarım senin için sıkıntı yaratmasına sebep olmamışımdır.''
Felix adamın kim olduğunu şimdi hatırlamıştı. James'in bir anda ortadan kaybolduğu gün gül almak için gelen müşterisiydi. Aslında fazlasıyla yakışıklı bir yüzü vardı. Felix böyle yüzleri kolay kolay unutmazdı. Kafası dalgın olduğundan olsa gerek o gün tarihe karışan müşterisi aklından tamamen çıkmıştı.
''Sizi şimdi hatırladım, o zaman tanışamamıştık. Benim adım Felix.'' dedi yüzünde sıcak bir gülümsemeyle.
''Ben de Chris, tanıştığıma memnun oldum Felix.'' dedi Chris, aynı Felix gibi sıcak bir ifadeyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Guard Angels / Hyunlix
FanfictionFelix doğduğu günden beri sebebini bilmeden birilerinden kaçmıştı. Ta ki bir gün barda o siyah saçlı oğlana denk gelene kadar. Küçüklüğünden beri sakladığı güçleri artık sır olarak kalabilecek miydi? Canlılar aleminde nefes alması yasaklanmışken...