32. Veda Öpücüğü

270 33 34
                                    

Dünün aksine Felix durmadan konuşuyor, yanında onu gülümseyerek dinleyen çocuğa bir şeyler anlatıyordu. Londra, taşındıkları günden beri ağırlıklı olarak kapalı bir havaya sahip olduğu için Kasım ayında olmalarına rağmen içlerini ısıtan güneşin altında yürümek, Felix'in daha da heyecanlanmasına sebep olmuştu. Bu zamana kadar çok fazla ülke görmüş olması mimariye karşı bir ilgisinin oluşmasını sağlamıştı. Her ülkenin yaşayış biçimi, toplumsal yapısı birbirinden farklıydı ve mimari bunu anlamasında Felix'e hep yardımcı olmuştu. Önlerinde uzanan sıra sıra müstakil bir şekilde yapılmış bir ya da iki katlı bahçeli evleri işaret etti.

''Aslında hep böyle bir evde oturmayı hayal etmiştim, Hyunjin. Biliyor musun? Düşünsene kendime bir tane köpek alabilirim mesela. Hafta sonları bahçedeki çimleri biçerim. Küçük bir kız çocuğum olur belki de, baba diye bahçede peşimden koşar.''

Bunları anlatırken Felix'in gözlerinin içi parlıyordu. Başındaki bütün dertleri unutarak yalnızca normal bir hayat sürebileceği anların hayalini kurmuştu. Kurduğu hayaller hiçbir zaman Felix'in gerçekleri olamayacak olsa da, ikilinin yüzünde kısa bir süre de olsa bir gülümseme oluşmasına yetmişti. Sadece kız çocuğuyla ilgili olan kısım, Hyunjin'in kaşlarının çatılmasına sebep olmuştu.

''Peki, Lix peşinden baba diye koşan küçük kız çocuğunu tam olarak hangimiz doğuracağız?''

Felix, siyah saçlının bu tepkisi karşısında yüksek sesle bir kahkaha atarak elini bırakmış, sanki pot kırmış bir ifadeyle kafasını kaşımıştı.

''Şeyyy, senden yapacağımı söylediğimi hatırlamıyorum.''

Hyunjin, çocuğun onunla dalga geçtiğini anladığından yüzündeki alay eder ifadesi yerini sahte bir öfkeye bırakmıştı. Bir iki adım atarak önüne geçip durmasını sağladı.

''Kimden yapacakmışsın, peki? Zahmet olmazsa öğrenebilir miyim?''

Felix gülmemek için birbirine bastırdığı dudaklarıyla Hyunjin'i kenara ittirerek kimsenin olmadığı sokakta koşmaya başladı. Koşarken de ''Öğrenemeyeceksin, kudur Hyunjin.'' demeyi ihmal etmemişti.

Hyunjin ise bu sefer gerçek bir şaşkınlık ifadesiyle çocuk gibi koşan Felix'in arkasından bakakalmıştı. Çocuğun bu heyecanı ve neşesi ne kadar hoşuna gitse de, göz devirip söylenmeden edememişti.

''450 yaşındayken gidip çıtır olsun diye 22 yaşında bir velete aşık olursan olacağı bu, Hyunjin. Gel de, şimdi şu aptalın peşinden koş.''

Durduğu yerden bir süre daha koşan çocuğu izledi. Felix yarı insan olduğu için bir süre sonra mutlaka yorulup duracaktı. Bundan kaynaklı Hyunjin peşinden koşmak yerine sadece hızlı yürüse yeterli olacağına kanaat getirmişti. Biraz daha ilerledikten sonra Felix'in nefes nefese sokağın kenarında dinlendiğini gördü. Felix ise Hyunjin'e bakıp ''Adinin tekisin, neden arkamdan koşmuyorsun.'' diye bağırmıştı ama hala elleri dizlerinde soluklanmaya çalışıyordu.

''Kimden çocuk yapmayı düşünüyorsan, o senin peşinden koşsun, Lix.'' diye bağırarak karşı cevap vermişti Hyunjin. Felix, Hyunjin'in ona fazlasıyla yaklaştığını fark edince tekrar kaçmak için hamle yapacaktı ki bir anda karşısına çıkan kişiye doğrudan çarparak kendini kaldırımla sarılırken bulmuştu. Anlık da olsa, acıyan dizini tuttu. Ona çarpan kişiyi görmek için kafasını kaldırdığı sırada Hyunjin çoktan yanına gelmiş, kolundan tutarak kaldırmıştı. Felix üzerindeki tozu silkeleyip ona çarptığı için özür dileyen çocuğa döndü ama bir anda karşısında gördüğü kişiyle yüzü şaşkınlıkla karışık mahcup bir ifade almıştı.

''James''

''Felix, ah ne tesadüf özür dilerim. Seni görmedim.''

''Esas ben özür dilerim James. Önüme bakmıyordum.'' dedi Felix, yarım bir gülümsemeyle.

Guard Angels / HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin