50. Sarışına! 🥂 [Final]

294 37 31
                                    

Yaşanan kaos tamamen kontrolden çıkmıştı. İnfazcılar, vitalar, borderkrieler ve bekçiler hala mahkum ruhlarla savaşmaya çalışıyordu. Pidscar tamamen parçalandığı için öteki tarafla canlılar dünyası iç içe girmiş durumdaydı.

Bütün bu savaş devam ederken Felix adım adım Chris'e yaklaşıyordu. Onun her adımında yarı bekçinin çevresinde toplanan öteki tarafın varlıkları adım adım ondan uzaklaşıyordu. Şu anki öfkesi için yok oluş taşına ihtiyacı bile yoktu. Chris, onun en sevdiği kişiyi bir kez daha öldürmesine sebep olmuştu ve bu sefer bunun bedelini ilki gibi kendisi ödemeyecekti.

Chris'in elinin belindeki bekçi öldüren bıçağa gittiğini görünce Felix'in yüzüne histerik bir gülümseme yayılmış ardından kahkaha atmaya başlamıştı.

"O bıçağın seni kurtaracağına mı inanıyorsun gerçekten? Biliyor musun, sen sadece bir zavallısın?"

Chris'le arasında belki on metre belki de on beş metre vardı. O sırada omzuna dokunan iki eli hissetmişti. Ona dokunan kişilerin taşları taşıdığını anlayabiliyordu. Taşların enerjisini bütün vücudunda hissedebiliyordu. Felix'in sağında Victoria solunda ise Changbin duruyordu. İkisi de ellerinde tuttukları taşları Felix'e uzattı.

"Bu taşlara ihtiyacın olacak, yarı bekçi." dedi Victoria ciddi bir ifadeyle.

Felix önce kolye şeklinde olan var oluş taşını boynuna taktı. Ardından da Changbin'n uzattığı yok oluş taşını avucunun içine aldı. Biri mavi biri kırmızı renge dönen gözlerini Chris'e sabitledi.

Taşların etkisiyle Felix'in çevresinde kırmızı ve maviden oluşan bir alev yükselmeye başlamıştı. Chris belinde duran bıçağı daha da sıkı kavradı ama bıçağın onu kurtaramayacağını biliyordu. Bu savaşı zaten kaybetmişti. İntikamını alamamıştı ve hiçbir zaman da alamayacaktı.

Felix önüne kadar gelmişti. Kaçmak için çok geçti zaten kaçmayı da hiç düşünmemişti. Bugün her şeyin biteceğine kendini hazırlamıştı sadece herkesi de kendisiyle sürüklemeyi başaramamıştı.

"Canlılar yaşamayı hak etmiyor, Felix. Bunu sen de biliyorsun."

"Sen mi karar veriyorsun buna? İçinde olan birazcık öteki taraf enerjisine mi güvendin bu kibri takınırken?"

"Beni yok mu edeceksin? Senden korktuğumu mu sanıyorsun? Zaten bugün buraya herkesle birlikte yok olmak için geldim."

Felix'in mavi ile parlayan irisi sanki suya kan damlatılmış gibi kan kırmızısına dönmeye başlamıştı. Chris'in söyledikleri sinirini bozuyordu. İnsani duyguları bile olmayan bir canlının bu kibre sahip olması kabul edilemezdi. Felix dengenin ruhuydu ve o bile bu kibre sahip değildi. Chris artık bekçilik bile yapamayacak kadar bozulmuş bir ruhtu. Arındırılması gerekiyordu.

"Hyunjin'i benden bir daha alabileceğine inandın mı gerçekten? Ben onu yaşatmanız için kendimi feda ettim. Sen ne yaptın? Ona Hyunjin ismini verirken eğlendin mi?" Felix hafif kafasını yana eğerek gülümsemişti. Chris'in aptallığıyla biraz alay etmek istiyordu.

"Onun ölmesi benim suçum değildi. Bunu sen de biliyorsun. Onu senin öfken öldürdü, aynı bugün tamamen yok olmasına sebep olduğun gibi."

"Hala karşımda bu kadar cesur konuşabiliyor musun, Chris?"

Felix kaşlarını havaya kaldırıp tehdit eder bir ses tonuyla konuşmuştu. Aslında bu bir tehdit değildi zaten Chris için her şey çoktan bitmişti. Felix sadece onunla konuşuyordu.

"Neden yaptın bunu?"

"Dedim ya, canlılar yaşamayı hak etmiyor. Tertemiz ruhlarını, o hastalıklı duygularıyla kirleterek her seferinde aynı şekilde geri geliyorlardı. Canlılık çürümeye başlamıştı ve bunu bir tek ben görüyordum. Hepiniz bir rüyayı yaşıyorsunuz."

Guard Angels / HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin