Yok olmalıydı yok olmalıydı karanlığa daldığın ilk an yok olmalıydın.
İnsanı en çok yaralayan şeyler listesi yapılsa eminin bir sürü seçenek çıkardı ortaya. Ama tam şuanda üzerimden akıp giden suları seçmekte zorlanırken kendi listemin başına hayal kırıklığım oturuyordu.
Zor bir çocuk olmuştum belkide doğduğum günden kaynaklı bir problemdi bilmiyorum. Ama uzun zaman boyunca annem bana dokunmak bile istememiş sonrasında bir gün annelik yapmaya karar verip beni izlemeye başladı her ne yapıyorsam denetliyordu. Komik olan evdeki bu durum dışarıda da aynı şekilde devam ediyordu. Sanki hayat bana ailenden olan seni kabullenemezken diğerleri nasıl kabul etsin diyordu.
Çok küçükken bile kendimde bir kusur aradığımı hatırlıyorum. Annemle babamın bitmek bilmeyen kavgaları duyduğum her anda odama gitmeye çalışırken beni doğurmaya mecbur kalan annemin isyanını duyuyordum. Sanırım bu yaşımda onu ilk defa bu kadar iyi anlıyordum. İstemediği bir çocuk olduğum için sevememesi normaldi.
Sürekli sürekli zihnimde dolaşan ve en amansız yerde çıkıp konuşan o karanlık sesin anneme ait olduğunu biliyordum. Yinede bir zamanlar mutluydum kendime bunu söylüyordum hemde bir kaç saat öncesine kadar. Şimdi ise oturduğum yerde nasıl bir yalanın içinde olduğumu anlamaya çalışıyordum.
Belliki herkesten çok sevdiğim ve güvendiğim kuzenim için ben öyle sıradan birisiydim. Ve yine belliki arkamsan söyledikleri Elif'in anlattığından daha fazlasıydı. İlginç olan detaylarda vardı Efe konusu gibi ama ona odaklanamıyordum bile. İçimde bir yer buram buram sızlıyordu sanki ben diyordun der gibi.
Babannemin bizi etrafına toplayıp güçlü ve güzel kızlar olmamız için anlattığı masallardan sonra ilk defa arkadaş olduğumuzu hatırlıyorum sanıyordum ki diğer insanlarda böyle bağlar kuruyordu. Ama her geçen gün kurduğum tüm bağların ne kadar zayıf olduğu ortaya çıkıyordu. En acısıda bir kaç ay önce bana onca laf söyleyen Meryem hanımın bugün hayatımdaki çoğu kişiden daha sağlam bir yeri olduğuydu.
Ne gariptiki söylediği herşeyde doğru çıkıyordu. Belliki sevilecek bir yanım yoktu. Yoksa sevilirdim.
İçime alan bir titreme üzerimden gelip geçtiğinde kendimi uzun zamandır hissetmediğim kadar çok dört duvar arasında hissediyordum. Bu duvarların kendi icimde örülüyor olmasıda komikti. Gerçekten halen yaşamak için direniyordu sanki.
Gözlerimin yanmaya başladığını fark ettiğim anlarda uzun zamandır bu kadar kötü bir an yaşamadığımı hatırlattım kendime iyi gidiyordum diyen içimdeki olumlu sese gülümsedim. Binde bir anlarda çıkıp bir kaç olumlu cümle söyleyip yok oluyordu.
Gözlerimi kapattığım karanlık sanki sınırı yokmuş gibi çoğalırken bir anda çekildiğimi hissettim başımı kavrayan eller ile yeniden banyonun fayanslarını görmeye başladım.
Yüzümdeki eller saçlarımı geriye tararken bir yandanda etrafıma bir şeyler sarıyordu. Bu kadar soğuk muydu burası diyen iç sesim ile yeniden düşüncelere dalmak üzereydim.
' Helin' Mete'nin endişeli sesi kulağıma değip değip geçerken gerçek manada cevap verecek kelimem yoktu. Ne oldu diyebilirdi yada neden oldu? Hem o ne zaman gelmişti.
Beni odaya taşıdığının farkındaydım ama odağıma asla tam olarak giremiyordu. Gözlerim sadece bir karanlığa takılmış gibiydi ona bakamıyordum bile.
Sırtım yumuşak bir yere yaslandığında bu sefer karşıma geçip göz kontağı kurmaya çalışmasını boşa çıkarmamak için ona baktım. Bir şeyler anlatıyordu ama sanki bir bulut vardı zihnimde. İçine çekildiğim bir kara bulut.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Açelya
General Fiction' Bazen benim bile fark edemediğim anlarda beni düşünüyor. Öyle ki henüz kendimi bile fark edemediği sorunlarımı ben görmeden çözmüş oluyor. Nasıl olurda inanmam'