Merhaba fındıklarım. Nasılsınız?
Sizinle olmanın bana iyi geldiği bu dönemde sık sık buluşamadığımızın farkındayım. Bölüm sıklıkları değişiklik göstermesine rağmen ilginiz ve desteğinizin eksilmemiş olmasına da minnettarım.
Safa'yı süründürmeye başladığımız bir döneme giriyoruz. Ve artık doğması gereken minik bir bebeğimiz de var. Uzatmak istemiyorum ama sizlere sunmak istediğim birçok sahne var. Bu yüzden detaylı yazılar yazıyorum. Fikirlerinizi merak ediyorum. Lütfen benimle paylaşın :)
Aylar önce, tüm dünyayı yakma isteğiyle çıktığı apartman kapısından garip hisler eşliğinde çıkıyordu Ahu. Gizlisi saklısı kalmadığı için rahatlıkla kapıdan çıktı. Bir gece daha ufak dairede kalıp iyice dinlendiler. Artık yola çıkma zamanı gelmişti. Gitmeden önce Hacer teyzenin kapısını çaldı Ahu. Arkasında durup olacakları izleyen Safa'nın nefes alışverişini duyacak kadar sessizdi ortam. Gerginlikle gülümserken kapı yavaşça açılınca neredeyse mutluluktan ve utançtan bayılacak gibi hissetti. Onlara haber vermeden sırra kadem bastığı için vicdan azabı çekmişti.
"Sen mi geldin?"
Hacer teyze, gözlüklerini eşarbının tepesine çıkarmış ev haliyle karşılarında duruyordu ve yüzü gülüyordu. Ahu'yu gördüğü için o kadar çok sevinmişti ki dayanamayıp ona sarıldı. Anne sevgisiyle Ahu'yu sarmaladığında genç kadın da gülümseyerek eğilmişti.
"Yüzüm yoktu gelmeye ama dayanamadım geldim," derken geri çekilmekteydi Ahu. Tam o anda Hatice teyzenin ardından beliren Beyza, dağınık topuzuyla şaşkın şaşkın kendisine bakıyordu.
Hatice teyzeden aldığı cesaretle gülümseyerek "Merhaba Beyza," dedi Ahu.
Beyza'nın kırgın bakışları uzun süre devam etti. Bıyık altından konuşup Ahu'ya karşı ne kadar kırgın olduğunu belli etmekten geri durmadı. Onları içeri davet eden Hatice teyze durmadan gülümseyip Beyza'nın açığını kapatmaya çalışır gibiydi. Birlikte çay içip sohbet etmeye başladıklarında Ahu'nun yüzü gülmekten ağrımaya başlamıştı. Hatice teyzenin okul anılarını dinlemek onu eğlendirmişti. Üstelik okuma yazmayı iyiden iyiye sökmüştü. Beyza'nın dağınık topuzundan anladığı kadarıyla hala sınava hazırlanmaya devam ediyordu. Aynı stres aynı kaygı genç kızın bedeninde hüküm sürdürüyordu.
Meraklı bakışlarını fark eden Ahu, Safa'yla birlikte başına gelenleri üsten üsten anlatmaya başladı. Onlar bu açıklamayı çok öncesinde hak etmişti fakat Ahu'nun şehri aniden terk etmesi tüm ilişkilerini koparmıştı. Başına gelenleri, yaşadığı yeri ve bebeğin cinsiyetini açıkladıktan sonra çok sevdiği ikiliye sarılıp onlarla vedalaştı.
Kapıdan çıkarken arkasını dönüp özellikle Beyza'ya bakıp "Sizinle birlikte kahvaltı etmeyi özledim. Deniz kenarında kahvaltıya ne dersin?" diyerek onları Trilye'ye davet etti. Bebek doğduktan sonra Ahu'yu ziyaret edeceklerine dair sözü aldıktan sonra apartmandan ve şehirden yavaşça uzaklaştılar. Ahu'nun yüzü hiç olmadığı kadar gülüyordu. Geriye baktığında içinde ukde olarak kalacak hiçbir şey kalmamıştı.
Evine gidene kadar Ahu'nun ağzını bıçak açmadı. Safa'nın meraklı bakışları eşliğinde yolu izleyerek yolculuğa devam etti. Bin bir güçlükle kavuştuğu huzurunu bozmaktan kaçınıyordu. Deniz kenarında yılan gibi kıvrılan dönemeçli yollarda huzuru yeniden buldu genç kadın. Camı açıp temiz havayı içine çekmeye başladığında denizin maviliği gözlerini yaşarttı. Ait olduğu yeri bulunca yüzünden gülümseme eksik olmadı.
"Burayı bu kadar çok mu seviyorsun?"
Gözlerini denizin serinletici maviliğinden çekmeyen Ahu "Sandığından çok seviyorum," dedi ve başını yan yatırıp rüzgarın saçını savuruşunu izledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak Fındık
RomanceBedenine öpücükler konduran adam, inip kalkan göğüslerine geldiğinde aralarındaki sınırı, sutyenini indirerek yok etmişti. Göğüslerine bakmadan önce sırtına götürdüğü parmaklarıyla açılması gereken kopçayı da açmıştı. Yavaşça üstündeki parça kayıp a...