Cumhuriyetimizin 100. yılını canı gönülden kutlar ve bugünler gibi daha nice güzel, özgür günler yaşayabilmemizi temenni ederim fındıklarım.
Bayramın coşkulu kutlamaları arasına yeni bir bölümü de eklemek istedim. Yorumlarınızı ve oylarınızı merakla bekliyorum. Sessiz okurlarımızı da sahaya davet ediyorum. Önünüzde duran yıldız sizler için yapıldı ve sizler tarafından doldurulmayı bekliyor.
Çenesini tutmayı başardığı sürece Safa ile iyi anlaştığını düşünen Ahu sessizce yemeğini yerken durmadan yanındaki adamı inceleyip duruyordu. Az önce aralarında gelişen çatışmayı durduran kişi Safa olmuştu. Telefonu çalana kadar güle oynaya evde küçük çocuk gibi koşan koca adam gelen aramadan sonra 'Fazla zamanım yok! Yemek yiyelim mi?' deyip yemekleri hazırlamaya girişmişti. Ruh halinin değişkenliği yüzünden dumura uğrayan Ahu ise hafiflemeye başlayan sinirini göz ardı edip kendi tabağını doldurmak için mutfağa yönelmişti. Yan yana yemek yediği adamla ne kadar uyumsuz olduklarını her an daha da iyi görüyordu Ahu.
Safa'nın sarı saçlarına baktığında sarı rengi pek de sevmediğini hatırladı. Hayatının her anlamında sarıdan haz etmezdi. Hele ki gözleri... Babasını hatırlatan mavi gözlerinden hiç hoşlanmamıştı. Safa'nın gözlerindeki tek fark gülmekten oluşan parlamalardı. Göz bebeklerine kadar yansıyan parlama Ahu'nun bile dikkatini çekmişti.
Yan çehresini izlediği Safa birden yüzünü Ahu'ya döndürdüğünde göz göze geldiler. Ağzındaki lokmayı yavaş yavaş çiğneyen Safa'nın gözleri yine kısılmıştı. Kendisini izlediğini fark ettiği için utanan Ahu yine de pes etmeyerek gözlerini ondan ayırmadı. Mavi, parlak gözlerine bakarak "Sarıları hiç sevmem aslında," diyerek dürüstçe yorumunu belirtti. Safa fikrini merak etmemiş olsa bile yakalanmanın verdiği mahcubiyeti gizlemek adına burnunu dik tutmak istedi.
Bozuntuya vermeyen Safa lokmasını yuttuktan sonra "Sevmediğin her şeyin yanında yer aldığın için fikirlerini tutarlı bulmuyorum," derken çatalına batırdığı turşuyu ağzına götürdü keyifle. Gündelik bir cümle kurmuş gibi rahat ve umursamazdı.
İtiraz etmek adına ağzını açan Ahu, mantık çerçevesinde düşününce kendisine haklı bir yan bulamayınca çerçeveyi paramparça etmek istedi. Safa'ya belli etmeden "Seninle laf dalaşına girmek istemiyorum," diyerek yenilmek üzere olduğunu gizlemeye çalıştı. Bu adam yanında olduğu sürece her anı savaş her anı meydan muharebesi gibiydi. Beyaz bayrağını göğsüne sıkı sıkıya bastırmış yenilgiyi kabullenmemek için çırpınıp duruyordu.
"Cevap veremiyorum demiyorsun da" dedikten sonra içeceğinden keyifle içti ve yemeğini bitirdiğini belirtmiş gibi arkasına yaslandı. Ahu'ya dönüp keyifle sırıtırken genç kadın aklına gelen fikirle konuyu dağıttı.
"Yengemi aradım bugün."
Kafasını hafifçe sallayan Safa, gülüşünü azaltıp ciddileşti ve ilgisini tamamen genç kadına vererek onu dinlemeye koyuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak Fındık
RomansaBedenine öpücükler konduran adam, inip kalkan göğüslerine geldiğinde aralarındaki sınırı, sutyenini indirerek yok etmişti. Göğüslerine bakmadan önce sırtına götürdüğü parmaklarıyla açılması gereken kopçayı da açmıştı. Yavaşça üstündeki parça kayıp a...