41.Bölüm 'Ruhun Kavuşması'

3.8K 252 143
                                    

Merhaba fındıklarım. Bizim akışımıza göre uzun zamandır yoktum. Yaşadığım ve halen daha üstümden atamadığım acı kaybım yüzünden kafamı toparlayamadım. Habersiz olan uzaklık için özür diliyorum. Eski düzenimizi sağlamak için sağlam bir psikoloji ile karşınıza çıkmaya çalışacağım. Bekleyen herkesi tek tek öpüyorum.

Umarım keyifle okursunuz. Güzel yorumlarınıza ihtiyacım var. 

Odanın içinde kararlı adımlarla bir sağa bir sola koşturan Safa'yı hayretle izleyen annesi, neler olduğunu anlamak için durmadan gözü dönen oğluna sorular soruyordu. Neler olduğunu öğrenmek için çırpınan kadın oğlunun ağzındaki baklayı çıkartmayınca oturma odasına koşarak gitti.

Ne bulduysa valizine dolduran Safa, tarlada bıraktığı babasının eve gelmesinden önce buradan ayrılmayı kafaya koymuştu. Temel ihtiyacını almak için hazırlık yaparken birden koca valizi doldurduğunu hatta sığamadığını gördü ama yine de içindeki kuruntuya rağmen çok sevdiği eşyalarını geride bıraktı.

Elindeki büyük valizle annesinin yanına vardığında kadının gözleri çoktan dolu dolu olmuştu. Ne diyeceğini, nereden başlayacağını bilemeyen Safa, annesinin al al olmuş yanaklarını kavradı elleriyle. Herkesten ayrılmak kolay olanken annesine sırtını dönmesi çok zor olacaktı.

"Annem," dedi ilk önce.

Elindeki telefonu sıkıca tutan kadın, göz pınarlarında biriken yaşlarla birlikte "Ne oluyor oğlum? Neden gidiyorsun?" ürkerek sormuştu.

Eğilip annesinin alnından öptü ilk önce Safa. Sessizce annesine karşı özrünü dilemişti.

"Anne, Zadeler," diyebilen Safa'nın sözü aniden kesildi. Zade kelimesini duyduğu gibi sinirlenen annesi içindeki bıkkınlık yüzünden abartılı tepki vermişti.

"Şunların adını anma! Gitmenin onlarla ne alakası var?"

Buruk şekilde gülümseyebildi Safa. Her zaman alayla gülebilen adam, bu kez gülmekte oldukça zorlanmıştı.

"Onlar haklıydı anne! Hatalarım affedilmeyecek kadar çok. Bu yüzden gidiyorum," dedikten sonra annesinin gözlerinin içine baktı genç adam.

Hiçbir şey anlamayan kadın, oğlunun elleri arasındaki bedenini huzursuzca kıpırdandı ve "Safa, adam akıllı konuş oğlum! Hiçbir şey anlamıyorum," derken sesi de titremişti.

"Anne, özür dilerim. Yaptıklarım için değil. Seni üzdüğüm için özür dilerim," edikten sonra tekrar eğilip kadının alnına hafif öpücüğünü kondurdu Safa. Parçaları birleştirmekte güçlük çeken annesini kızaran yanaklar, dolu dolu olmuş gözlerle kapı eşiğinde bırakıp ilerlemeye başladı.

Kapıdan çıkana kadar peşinden gelen annesinin "Gitme oğlum! Otur da konuşalım," deyişlerine karşılık vermeden ilerlemesi çok zor olmuştu.

Koca bedenini kapının eşiğinden öteye attıktan sonra içeride kalan kadına son kez baktı Safa. Yüreğinin sıkıntısından elindeki valizin ağırlığını anımsamıyordu.

"Allaha emanet ol! Merak etme beni annem. İyi, mutlu ve ait olduğum yere gidiyorum," dedi ve annesine el salladıktan sonra arkasını dönüp ağır adımlarla ilerlemeye başladı. Son cümlesinde annesinin gözünden akmaya başlayan yaşları görmüştü. Keşke görmeseydim dedi içinden. Annesini özlediği günlerde yüreğine ağır taş gibi oturacak olan görüntüyü unutmak istiyordu. Hem de bahçe kapısından çıkmadan hemen önce istiyordu bunu.

Hataların unutulamayacağı gibi annesinin acısını da silemeyecek olan Safa, babası gelmeden hemen önce alabileceklerini aldıktan sonra yeni yaşamına biraz buruk biraz da umut dolu hislerle ilerlemeye başladı. Ahu'ya kavuştuğunda yaşadıklarını tek tek anlatıp kendisiyle aynı hisleri paylaşan kadından destek alabileceği günleri iple çekmeye başladı.

Yasak FındıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin