Merhaba fındıklarım :) Sizinle buluşmak için gün sayıyorum diyebilirim. Hikaye hakkında yorumlarınızı belirtmenizi ise dört gözle bekliyorum. Oylarınızın ve yorumlarınızın benim için değeri çok yüksek. Hikayeyi beğeniyorsanız desteğinizi eksik etmeyin lütfen :)
Gönlümdeki ışığın ve umudun yitip gitmemesi için desteğinize ihtiyacım var...
Keşke, yaşadığı sinir krizlerine sıkışıp kalsaydım diye düşündü Ahu. Çırpınışları yüzünden kırışmış olan çarşaf emanet gibi bacaklarının üzerinde dururken yorgun bedenini hareket ettiremediğini fark etti. Düşük dozda bile olsa verilen sakinleştiriciler yüzünden vücudu pelteleşmişti ama zihni halen daha onunla olduğu için gerçekleri unutamamıştı. Vücudu gibi zihninin de hareketsiz kalmasını ve düşünmeyi bırakmak istiyordu. Konuşmaya takati olsaydı doktorlardan kendisini uyutmalarını isteyecekti. Ayık kaldığı sürece yaşadığı gerçekliği kaldırabilecek gibi değildi.
Uyandığından beri yalnız olduğu odada, yarı baygın halde otururken geleceğe dair plan yapamıyordu. Ailesinin odaya gelmesi ve hesap sorması an meselesiydi. Tekrar geleceklerini ve bu sefer daha sinirli olacaklarını adı gibi biliyordu. Ne olduysa, şu anlık yalnız kalabilmişti. Belki de sinir krizlerinden sonra doktor ailesini odaya sokmama kararı almıştı. Bunu da bilmiyordu. Kontrole gelen hemşirelere soru sormak aklına gelmemişti. Ahu, hayatında ilk kez ilerisini düşünemiyor ve ne yapacağını karar veremiyordu. Karakterine yakışmayan şeyler yaptığı için anormal durumu yönetmekte güçlük çekiyordu.
Camdan dışarıya dönüp bakmak istedi bir an. Kararmaya başlayan yüreğine bir nebze olsun gün ışığı girsin istedi. Yüzüne dokunan ışığın kendisine bir çıkış kapısı bulmasını istedi. Bir yerlerden gelebilecek mucizeye ihtiyacı vardı. Işıktan mucize bekleyecek kadar ümitsiz ve çaresiz hissedince gözlerini kapadı. O an, kirpiklerinin arasından kurtulan gözyaşı hafif tombul yanağından aşağıya doğru kaydı. Yüzüne değen ışık, birbiri ardına akan gözyaşlarını ısıtıp ısıtıp çenesine doğru inmesine izin verince içli içli ağlamaya başlamıştı.
"Ne yapacağım şimdi?"
Odanın içinde cılız sesi dolaşmaya başladığında tıpkı sesi gibi zayıf hissediyordu. Kapıdaki hareketliliği hissettiğinde endişeyle ağlamasını kesti ve nefesini tuttu genç kadın. Gelen kişiye endişeyle bakarken bundan sonra hep korkup korkmayacağını düşündü. Suçlu olmanın verdiği hissiyatı hiç sevmedi. Mağlubiyet ve boyun eğme, Ahu'ya yakışmayan özelliklerdi.
"Uyandın mı canım?"
Yengesini kapıda gördüğünde ve kendisine kullandığı tatlı hitap yüzünden çocuk gibi sesli sesli ağlamaya başladı. Yeğeni Deniz gibi, acıdan kavrulan surat ifadesiyle sesli sesli ağlıyordu. Yengesi endişeyle yanına gelip ona sarıldığında kollarını kadının beline sarmıştı. Ağlamasına ise hız kesmeden devam etti. Birinin şefkatine ihtiyacı olduğunu ancak şimdi anlayabilmişti Ahu.
Sırtını sıvazlayan ve ağlamasına izin veren yengesi bir süre sonra "Ahu, böyle bir şeyi nasıl yaptın?" diye sormadan edemedi. Eninde sonunda sorgulanacağı için malum sorulardan kaçamadığını anlıyordu.
Yengesinden uzaklaşmadan yüzünü kadının karın bölgesine gömerken kafasını iki yana sallamıştı. Konuşmak istemiyordu. Çocuk gibi ağlayarak yengesine sarılmak ve güvenli kollarından ayrılmak istemediğini fark etti. Şefkatli kollardan ayrılma düşüncesi zihnine dolduğunda ise nefesi kesilecek gibi olunca kendi kendine şunu itiraf etti Ahu:
"Korkuyorum!"
İtirafını duyan yengesi, dokunuşlarını baskılayarak yanında olduğunu göstermek istedi. Yengesinin desteğine ümitsizce sarılan Ahu, bir süre daha kadının kollarında ağladı. Kendine geldiğinde yengesi ondan uzaklaşmış ve koltuğa oturup bir şeyler söylemesi için ona bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak Fındık
DragosteBedenine öpücükler konduran adam, inip kalkan göğüslerine geldiğinde aralarındaki sınırı, sutyenini indirerek yok etmişti. Göğüslerine bakmadan önce sırtına götürdüğü parmaklarıyla açılması gereken kopçayı da açmıştı. Yavaşça üstündeki parça kayıp a...