Merhaba fındıklarım.
Hafta sonunuz güzel geçsin umuduyla yeni bölüm yayınlıyorum. Mutlu hafta sonları :)
Ne kadar süre o halde uzandıklarını bilmiyordu Ahu. İlk önce Safa'nın varlığını, umut vaat eden sözlerini ve kokusunu yadırgadı, reddetti. Bir süre sonra yorulan bedenini deliksiz uykuya teslim etmek zorunda kaldı. Günlerdir yatıyor olmasına rağmen uzun süre uykusuz kalmış gibi halsiz hissediyordu. Gözlerini yeniden açtığında artık hava aydınlanmaya yakındı. Tül perdeden sızan güneş ışığı yüzüne vurunca tebessüm etti. Gözlerini kısıp doğan güneşin aydınlattığı havayı izlemeye çalışırken oldukça huzurlu hissettiğini fark etti.
Günler sonra ilk kez zihni ve bedeni kendindeydi. Kendini kontrol edebilecek seviyede olduğunu anlamak için elini havaya doğru kaldırıp ışığı parmaklarının arasına sakladı. Parmaklarının arasından sızmaya devam eden ışık parça parça da olsa yüzüne değince gülümsemesi genişledi. Gözlerini tam anlamıyla açamamıştı.
Havadaki el sayısının birden ikiye yükseldiğini geç fark etti. Kendi eline nazaran büyük olan parmaklar havada süzüldü yavaşça. Ulaşacağı yeri ezbere biliyormuş gibi kendi parmaklarının üzerine usulca yerleşti kalın parmaklar. Safa'nın tenini hissetmesiyle gözlerini kapatıp anın tadını çıkardı genç kadın. Parmaklarını saran adam konuşmamış olsa da varlığını her daim hissettiriyordu. Sırtına değen beden de varlığını kanıtlamıştı gerçi.
Havada asılı kalan ellerini ışığın arasından çekip yatağın yüzeyine indirdi Safa. Yumru haline gelen ellerini karnının hemen altına yerleştirdi kocası. Yanına düşen saçları yüzünden açıkta kalan boynuna da usulca kuru bir öpücük bıraktı.
"Günaydın fındık," dedi o özlediği nahoş sesiyle.
Safa'nın huzurlu sesine rağmen "Uzaklaş Safa," dedi Ahu. Sevdası uğruna çileli yollardan geçen Ahu, elbette kötü günlerin bedelini Safa'nın burnundan getirecekti. Kırgınlığı geçene kadar kocasına kan kusturmaya yemin etti.
"Fındık," diyecek gibi olan Safa'nın göğsüne dirseğini geçirdi Ahu. Safa ahlanıp vahlanırken gücünü kazanmış olmasına sevinmekle meşgul olan Ahu bedenini ileriye atıp Safa'dan uzaklaştı. Ona yüzünü dönüp yatağın içinde oturur hale geldi. Dağılmış saçları dağınık dalgalar halinde omzundan aşağıya sarkıp göğsünün üstünde dururken yüzünde gözle görülen öfkesi vardı.
Safa, karısının öfkeli yüzünü fark edince temkinli davranıp yattığı yerden kalktı ve o da Ahu gibi oturur hale geldi. Az önce yediği dirsek darbesi yüzünden canı hala yanıyordu. Karşısında duran yaralı anneyi çıldırtmamak için tüm yelkenleri indirmeye hazırdı.
"Özür dilerim fındık. Beni de oyuna getirdiler. Babamın ölüm döşeğinde olduğunu düşündüğüm için habersizce çekip gittim. Yoksa seni bırakır mıyım?"
Darmadağınık halleriyle aynı çarşafın kırışık uçlarına sarılan karı koca, öldürücü bir yüzleşmesinin sancılı sürecindeydi. Savaşı kaybedecek olan taraf çoktan belli olduğu için beyaz bayraklar göğe çekileli epey oluyordu. Direğin dibinde duran Safa, gerekirse beyaz bayrak niteliğinde gökte sallanmaya razıydı.
"O notu neden bıraktın o zaman? İnsan bir kez olsun aramaz mı?"
Safa'nın yüzünde güler gibi bir ifade belirince Ahu iyice öfkelenmeye başladı. Durumu elden bırakmayan Safa ise hemen yüz ifadesini düzeltip ciddiyete büründü.
"Şaka yapacaktım sana. Basit bir şaka! İşler çok saçma yerlere geldi. Ben de ailemin oyununa geldim!"
Safa'nın doğruları söylediğine inandı Ahu. Kocasına ne kadar kızmış olsa da yalancının teki olmadığını bilecek kadar iyi tanıyordu bu arsızı. Asıl hazmedemediği şey, Safa'nın hiç düşünmeden kendisini bırakıp gitmiş olmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yasak Fındık
RomanceBedenine öpücükler konduran adam, inip kalkan göğüslerine geldiğinde aralarındaki sınırı, sutyenini indirerek yok etmişti. Göğüslerine bakmadan önce sırtına götürdüğü parmaklarıyla açılması gereken kopçayı da açmıştı. Yavaşça üstündeki parça kayıp a...