Hikayenin restorasyonlu halini okumak için profilimdeki; Bir Şansımız Olsaydı isimli hikayeye bekliyorum.
Keyifli okumalar ;
-
-
-
Sevmek Anlaşmak Değildir... |42. Bölüm Öpücüklerimin Hikayesi...|
Ayılmam için güneşin kızıllığının gözüme girmesi, sabahın içimi titretmesi gerekmişti. Şakağım acıyor, ensem ise sızlıyordu. Nerede, ne vaziyette olduğumu anlamam biraz zaman almıştı ama neler olduğunu hatırladıkça acım yahut sızım endişemin yanında toza dönüşüvermişti adeta. Rahatsız bir sandalyenin üzerinde ellerim arkada bağlanmış bir vaziyette oturuyordum. Biraz kıpırdandım ama umursamamaya çalıştığım acım dürttü bu seferde benliğimi. Şakağımdaki o acı göz ardı edilemeyecek kadar büyüktü doğrusu. Ayrıca ensemdeki acı da nefes aldıkça beynime beynime batıyordu!... Çırpındıkça sırtımdan omuzlarıma, omuzlarımdan yüzüme dökülen saçlarım girdi bu sefer görüş alanıma. Acım yadsınamayacak kadar büyüktü ama güneşin vurduğu saçlarımı da geri plana atamıyordum. Doğrusu mimik yaptıkça yüzümde kaskatı kesilmiş kanın saçlarımda dans etmesini görmeyi sakince karşılayamıyordum. Panik vücudumu ele geçirirken acılarıma rağmen çırpınmaya başladım. Sandalyeye sıkıca bağlanmıştım ve kıpırdadıkça acı çekiyordum ama bu boş ve loş depoda bir saniye dahi durmak istemiyordum. Pencerelerin kimisine tahtadan setler çekilmiş kimisi paramparça edilmişti. Yerlerde toprak ve çam ağacının iğneleri vardı. Rutubet kokuyordu ve her yer ürkütücü bir şekilde kahverengiydi. Yüksek tavanlı olmasına rağmen insanı basıyordu. Kafamın üzerinde sallanan lambası patlamıştı ve kimsenin burada olmaması da işleri daha da korkutucu kılıyordu. İnleyerek "Lanet olsun!" deyip sandalyede sıçramaya çalıştım. Başım zonkluyordu ama denemeden pes etmeyecektim.
"Sana savaşçı mı demeli yoksa aptal mı? Kafanı patlattın ama hala mücadele ediyorsun." Ses boş deponun içinde yankılanırken taş kesildim adeta. Boş, soğuk ve ürkütücü depoda bu denli yumuşak bir sesin tehditkar nameleri korkutmuştu beni. Kafamı kıpırdatmadan etrafa bakınmaya başladım. Görü alanımda bir kapı yoktu ama ses zaten arkamdan geliyordu. Orayı görmem mümkün değildi ama her nedense tüm karabasanlarım oradan yükseliyordu ve ben buna mani olamıyordum... "Naz," dedi aynı ses durgun bir sesle. Konuşanı görmememe rağmen sesin sahibinin Ergin olduğunu düşünüyordum. Ergin arkamdaydı ve her adımda başarısızlığımı ilan ediyordu. Beni buraya en kolay yoldan getirmesi için ona yol göstermiştim resmen! Sözleri küçültücü bir şekilde teşekkür eden cinstendi. "Arabayı yoldan çıkardığın için sana kızgın olmam gerekir ama....Imhh... Ne var biliyor musun? Seninle biraz daha konuşsaydım vazgeçecektim..." Adam tüm ihtişamı ile karşımda belirirken derin derin nefes alıp sandalyede geriye yaslandım ve hatta olduğum yere sinerek ağlamaya başladım. "Yo yo yo yo yo..." dedi karşımda eğilerek. "Ağlamanı istemiyorum. Ben... Ben senin beni anlamanı istiyorum." Dedi hafiften parlamaya başlamış gözlerini bana dikerek. Kafamı sola çevirip gözlerimi sımsıkı yumdum. Ona sorduğum son soru hala zihnimdeydi. Beni öldürecekti... Arabadayken bu gerçekliği tam olarak idrak edememiş olabilirdim ama beni bu boş, pis depoya boşu boşuna getirmiş, ellerimi haybeye bağlamış olamazdı. Ayak bileklerimde ipin kestiği yaralar vardı! Beni fantezi olsun diye bağlamış olamazdı... "Öncelikle beni affetmelisin." Dedi, bir hatayı telafi etmek istiyormuşçasına. Çenemi yumuşakça okşayıp ona bakmam için kendine çevirdi çehremi. Her ne yaparsa yapsın onun vicdanını rahatlatması için ona yardım etmeyecektim. Göz çukurlarım ağrıyıncaya değin gözlerimi yumdum. Beni öldüreceği için benden özür dilemesi; benim onu affetmem... Bunlar akıl alacak şeyler değildi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmek Anlaşmak Değildir...
ChickLitNaz sadece biraz kötümser, realist, az buçuk felaket tellalcısı... Kısacası tam bir bela mıknatısı. İroni fabrikası bir adam... Ve okumak için yollara düşen sivri dilli, yetim bir kız. Naz tekeri patlak, yaşlı bir kamyonda ve kader hep yokuş aşağı s...