Hikayenin restorasyonlu halini okumak için profilimdeki; Bir Şansımız Olsaydı isimli hikayeye bekliyorum.
Keyifli okumalar;
-
-
-
Sevmek Anlaşmak Değildir... |8. Bölüm GeriBeyinZekalı!!!|
Şaşkınlık ve ürkme hali ile Harun'un dudakları arasında sıkışıp kalmış ve hareketten yoksun bedenimle sadece duraksamıştım. Çırpınmak, gerçekten zarar vermek adına yüzüne birkaç yumruk atmak istiyordum. İnsanlar öpüşürken utançlarından gözlerini kaparmış ya hani, öyle usulca değil ama daha hoyratça kapamıştım gözlerimi. Başta onunda sakin olan dudaklarını usuldan çırpınmaya başlayan bedenime mukayyet olmak adına sıkıştırmış, bedenimi kuşatmış olan kolları beni abluka altına almıştı. Her çırpınışımda, her sarsılışımda o kör gecenin pençesine düşer gibiydim. Bana dokunan Harun'un bedeni her saniye bir başka adama, bir mahluka dönüşüyordu sanki. O gece bir daha yaşanıyor ve ben bir daha kahroluyordum sanki. Ve sonra birden... Teslim olmuşçasına duruldum. Tanrı şahidimdir ki bu durumdan hoşlandığımdan ya da devamını istediğimden değil ama kaçamayacağımı anladım o geceki gibi. Ne kadar çırpınırsam çırpınayım bu adamın ellerinden kurtulamayacak, önünde sonunda istediğini ona teslim edecektim. Sımsıkı yumduğum gözlerimden yaşlar süzüldü fark etmeden. Hareket yok... Kıpırdayıp kurtulma çabaları benden çok uzakta... Ama yine de isteksizce duruyordum orada. Ben duruldukça bedenimdeki baskıyı en aza indirgeyen çocukta hareketsiz. Ve hatta kafası biraz oynasa ayrılacak benden ama hala orada. Yumuşak dudaklarını dudaklarıma değdiriyor ve hiç kıpırdamadan öylece duruyordu. İnleyerek gözlerimi açtım. Bir damla daha birikmişti kirpiklerimde. Gözlerimi açışımla beraber yuvarlanıverdi yanaklarıma. Burnumu çekerek kafamı geri çekmeye çalıştım ama ani bir atılma ile ayrılmamı engelledi. Görmüyor muydu halimi? Normal bir genç kızın kalbini şahlandıracak bir öpücüğün benim kalbimi kırdığını, ağlattığını görmüyor muydu? Gözleri cin gibi açık bir halde bana bakıyor ama yinede ayrılmıyor muydu?. Yalvarır gibi bakıp dudaklarımı kıpırdattım "Bitir artık." Diye bıdırdandım tutsak halimin el verdiği ölçüde. Gözleri onaylar bir ifade ile yavaşça kapanırken iki yanımda sallanan ellerimden birini ensesine götürüp boştaki eliyle belimi asılarak beni bedenine çekti. Bedenim koruma kalkanlarını açmış, tüm kaslarım ondan uzak durmaya çalışıyordu ama o deminkinden daha arzulu bir şeyleri dudaklarımdan içeri itercesine hareket ederken bu çok zordu. Yutkunup dudaklarımı birbirine bastırmaya çalıştım. Bu işten usanmaya başlamıştım. Sadece ruhumu emen bu andan da değil üstelik. Bu evin, bu adamın ayağına her gelişimde pişman üzerine pişman oluyordum. Onunla tanıştığımdan beri olaylar sisilesinin ortasında tutsak kalmıştım adeta. Kendi yazıyor, kendi oynuyordu ve bu süreçte kimin nasıl hissedeceğini umursamıyordu. Mesela ben. Bu öpücük biraz daha uzarsa ölecektim... Sadece tiksinçlikten ve o berbat gecenin zihnimi ele geçirmesinden de değil üstelik. Bedenim iki parçaya bölünmüş iki farklı hisse ev sahipliği yapıyordu. Zihnimde çığlık bile atamasın diye boğazına bıçak dayanmış küçük bir kızın sessiz haykırışları vardı ve midemde hayat bulmuş kelebeklerin de içeride balo verdiğine yemin edebilirdim ya da damarlarımda karıncaların sörf yaptığına... Ama en fenası; Harun'un eli yanaklarımı okşuyorken tüm kanın yanaklarıma hücum ediyor olmasıydı. Bu an dehşet verircesineydi ama değişik hislerde doğurmuştu içimde. Ağlamak ve ayrılmak istiyordum ama ilk kez tattığım bu duygunun kuytu köşelerini merak etmiyor değildim. Kafamı geriye atmaya çalıştığım sırada oluşan ani hamlelerde bu heyecanı usturuplu hale getirmiyordu üstelik... Zihnimde korkunç anıları canlandıran bu durum hiç bilmediğim ve hayal dahi edemeyeceğim bir heyecanın parçasıydı sanki. Belimdeki eli saçlarıma karışıp başımı kollarıyla hapsi altına almıştı. Daha fazla çırpındım. 'O' geceden beri zapt edilmekten ölesiye korkuyordum. Bir insanın karşısında hareket edememekten... Özgür irademe dayanarak özgür olamamaktan... Göğüslerimiz arasında sıkışan ellerimi yumruk yaparak itmeye çalıştım onu. Başım kıstırılmış, ellerim sıkıştırılmış ve belimde zapt edilmişken bu zor ve hatta imkansızdı. Zalimceydi! Bu klistrofobisi olan insanı dolaba kilitlemek, boğulma korkusu olan adamı tekneden atmak gibi bir şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmek Anlaşmak Değildir...
ChickLitNaz sadece biraz kötümser, realist, az buçuk felaket tellalcısı... Kısacası tam bir bela mıknatısı. İroni fabrikası bir adam... Ve okumak için yollara düşen sivri dilli, yetim bir kız. Naz tekeri patlak, yaşlı bir kamyonda ve kader hep yokuş aşağı s...