Sevmek Anlaşmak Değildir... |37. Bölüm Nikah İptal|

2.5K 152 51
                                    

Hikayenin restorasyonlu halini okumak için profilimdeki; Bir Şansımız Olsaydı isimli hikayeye bekliyorum.

Keyifli okumalar ;

-

-

-

Sevmek Anlaşmak Değildir... |37. Bölüm Nikah İptal|

Çiselemeye başlayan hafif yağmur çıplak omuzlarıma düşüp beni ürpertirken aptalca etrafıma bakınıp vücudumu ele geçirmek isteyen hıçkırıklara teslim oldum. Misafirlerden bazılarını getiren ve kapıda bekleyen taksilerden birine alelacele atlayıp beni buradan uzaklaştıracak olan şoföre yalvaran bakışlar attım. Bir düğünün ana katılımcısının kocasını içeride bırakarak kendi taksisinde ne aradığını sormasını istemiyordum; Daha ne olduğunu ben bile idrak edememiştim ki şoföre açıklayayım. Bahçeye çıkıp ne olup bittiğini anlamaya çalışan misafirlere son bir kez bakarken içimde tuttuğum titrememe yol açan hıçkırıklarımı serbest bıraktım. Hikayem bu kadar mıydı? Aşk denen illet kuluçkaya yattığı hastalığını benliğime bırakıp kaçmış mıydı yani?

"Nereye gelin abla?"

Çenemden sallanan yaşlar kayarak koynuma doğru süzülürken yavaşça burnumu çekip kaşlarımı büzdüm. Aralık dudaklarımdan içeri kaçan bir iki damla gözyaşımın tüm tuzunu damağıma çalarken başımı sallayıp duruyordum. Nereye gidecektim ki? İkamet ettiğim ev Harun'un eviydi. Bir önceki evim şimdiye çoktan bir başkasına yuva olmuştu. Teyze ihtimalimi aklıma bile getirmiyordum; Eylül desen yurtta kalıyordu. Ben gibi içini boşaltan bulutlara çevirdim başımı. Adam hala benden bir cevap bekliyor bu sırada ise İzmir'in göbeğine doğru direksiyon sallıyordu. En sonunda kaşlarımı düşürerek yutkundum. Gidecek başka hiçbir yerim yoktu, gidilecek en mantıklı yer olmadığıda aşikardı ama aklıma başka yerde gelmiyordu. Taksiciye barın adresini verip gelinlik elbisemin tütülerine kapanarak sarsılarak ağlamaya başladım. Tuhaftı. İçim boşalmış, hislerim ruhlarını hakka teslim etmişti. Bomboş bir halde olmam gerekirdi ama acıyordum. Yaram yoktu ama kanıyordum. Bırakıp giden bendim ama yarım kalmış hissetmekten öteye geçemiyordum. Titrek ve hassas parmaklarım el verdiğince tütüleri tutup yumruk yaptım elimi. Tüm bedenim manasızca titriyor ve hatta kontrolünü kaybetmişçesine zangırdıyor, beynimde Harun'un sözleri yankılanıyordu. Hala ne dediğinden emin değildim. Anlamamıştım. Anlayamamıştım... Ailemin kefaretisin, ne demekti ki? Özür gibi, af dilemek gibi... Diyet ödemek istedim der gibi... Çubuk kraker kırar gibi...

Tam ortamdan, tam kalbimden, beynimden... benliğimden vurur gibi...

Kontrolsüz hareketlerle başımı sallayıp cama yasladım sertçe. Sanki böyle başımı sertçe sallarsam Harun'un sözleri yuvarlanarak benden çıkacak ve kayıp bir çocuk gibi şehrin kalabalığında kaybolacaktı. Ama tüm sarsıntalara rağmen ordaydı ve kiracıdan öte bir ev sahibi gibi aklımın büyük bir kısmına sahip olmuştu. Ağlayan gökyüzünün altında yol kat etmeye devam ettikçe hıçkırıklarımın sarsıntıları artıyor, lanet acı ucu sivri bir asfalt delici gibi kalbimi oymaya devam ediyordu. Neye ağladığımdan emin değildim. Neye kanadığımdan da... Ailem için yas tutuyor olamazdım, içimdeki gözü yaşlı, minik kız onlar için halen taziyeleri kabul ederek ağlıyor olsa dahi ben onların ölümünü çoktan kabullenmiştim. Peki o zaman ne için böyle perperişandım? Kazayı kimin yaptığını, hangi şirketin tırı altında kaldığımızı öğrenmek mi kahrediyordu şimdi beni? Yo, o sebepten sayılmaz. Evet, üzüldüm; hatta yıkıldı benliğimi ayakta tutan birkaç duvar, sarsıldım lakin böyle Chucky'nin gelini gibi yollara düşmemin sebebi değildi tüm bu olanlar. Onca yıl, onca sır onca saklı tavır bile değildi. Altı kelime ile yıkılmayı deneyin. Altı kelime ile muhteşem bir düğünü cenaze törenine çevirmeyi, ölmeyi deneyin!...

Sevmek Anlaşmak Değildir...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin