Hikayenin restorasyonlu halini okumak için profilimdeki; Bir Şansımız Olsaydı isimli hikayeye bekliyorum.
Keyifli okumalar ;
-
-
-
Sevmek Anlaşmak Değildir... |15. Bölüm Eylül Kadar Mutlu.|
Omuzlarımı tutan ellerinden kurtulmak maksadı ile biraz silkelenmeye çalıştım. Çabalarımın ikinci dakikasında karşılıklı suskunluğumuz gökdelenleri ikiye katlar bir tuhaflığa ulaştığından 'Bırak beni!' diye bağırmak için ağzımı açmaya karar vermiştim ama buna gerek kalmadan Harun kollarımı serbest bırakarak kenara çekilmişti. Karşılıklı o kadar kırıcı konuşmanın ardından bu müsade oldukça basit geldiğinden çantam omzumdan sarkar halde birkaç dakika Harun'a bakarak bekledim bir tepki alamayınca uğuldayan kulaklarımı kullanıma açmak maksadıyla yutkundum.
"Ebemin pabucunu öpersin sen!" dedim kapıya ulaşarak. Adımlarım hızlı ama savsaktı. Bu savsaklığın sonucu olarak ise peşimden gelen adama yakalandım. Kolumu yakalayarak beni kendine döndürdü.
"Tamam abarttım!" dedi birden Harun. "Seni öpeceğim falan yok."
Konu öpücük değildi ki. Şey belki biraz öpücüktü ancak genel olarak öpücük değildi. Beni, ayağına pranga vurulmuş azılı katil gibi yanına hapsedip durmasıydı asıl sorun. Saçlarımı geriye itip. "Bu bir iş anlaşması." dedim dudaklarımı ıslattıktan sonra. "Birbirimizi tehdit etmenin ya da birbirimize tahammül kelimeleri sarf etmenin bir mantığı yok!" Şişmiş boğazımı hiç etmek maksadıyla yutkundum.
"Ne kadar daha özür dilememi istiyorsun?" Harun'da beni taklit ederek dudaklarını yaladı. Elimi belime yerleştirmeden hemen önce nemlenen gözlerimi silip burnumu çektim. Bu sırada avurtlarımı kavramak ister gibi bana doğru eğilmişti ama ben elimi belime koyunca yutkunarak geri çekilmiş ve gözlerini devirmişti.
"İş anlaşması!" diye üzerine bastım. "Tahammül etmek istemezsen de anlaşmayı feshedersin. Boş tehditlere lüzum yok." Değil mi ama? Ne o öyle boş dudakla dolu öpücük tehdidi falan...
Tekrar sırtımı döndüğümde Harun'u pes etmeye terk ettiğimi düşünüyordum ama ben cidden saftım. Harun ne zaman vazgeçmişti ki şimdi vazgeçecekti? Hızlı adımlarla beni geçip kendini kapının önüne attı. Ah hadi ama daha az önce ağlamanın kıyısından dönmüştüm. Şimdi bir de mahalle karısı pozuna girip Harun'la kavga edemezdim.
Ellerini birleştirip bir olmuş yumruğunu alnına dayayarak tebessüm etti. "Yalvarırım Juliet, bırakma kocanı!" dedi usulca araladığı mavileriyle. Gözlerine doğru eğilip fısıldadım.
"Karın olduğum gün evine taşınırım Romeo." Harun bu kez faka basmış gibi çaresiz görünüyordu. Öyleydi. Düşüncelerim geri adım atamamı engelleyecek kadar keskindi fakat Harun'u tanıyordum. O da geri adım atmayacaktı.
"Gidemezsin." Dedi bu sefer çaresiz bir sesle. "Bizi bırakamazsın."
Kaşlarımı çattım. "Sssizz mi?" dedim anlamayarak.
Harun göz kapaklarını düşürüp elini karnına bastırdıktan sonra suçlu bir ifadeyle kirpiklerinin altından bana baktı. Bense bu garip hareketler doğrultusunda Harun'a olan kızgınlığımı bir an için unutup meraka sürüklendim. "Naz ben hamileyim." Dedi gayet ciddi bir şekilde. "Gidemezsin."
Gözlerimi devirip sinirle nefes verdim. Bu hareketimle dizlerinin üstünden doğrulan çocuk sanki bana iki metre yukardan bakarmış gibi kaşlarını çatıp kollarını göğsünde birleştirerek dudaklarını birbirine bastırdı. "Tamam," dedi itiraf edercesine. "Hamile falan değilim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmek Anlaşmak Değildir...
ChickLitNaz sadece biraz kötümser, realist, az buçuk felaket tellalcısı... Kısacası tam bir bela mıknatısı. İroni fabrikası bir adam... Ve okumak için yollara düşen sivri dilli, yetim bir kız. Naz tekeri patlak, yaşlı bir kamyonda ve kader hep yokuş aşağı s...