Sevmek Anlaşmak Değildir... |5. Bölüm Kıymetlimissss...|

5.7K 221 13
                                    

Hikayenin restorasyonlu halini okumak için profilimdeki; Bir Şansımız Olsaydı isimli hikayeye bekliyorum. (Dış bağlantıya link bıraktım :))

Keyifli okumalar ;

-

-

-


Sevmek Anlaşmak Değildir... |5. Bölüm Kıymetlimissss...|


Geçirmeyi umduğumdan daha berbat bir gece geçirdiğim aşikardı. Soğuk bir duş aldım sonra ılık suyla bir daha aldım. Ağrı kesici ve mide bulantısı ilaçları içtim. Odayı havalandırdım, temiz hava içeri girince kapıyı pencereyi örtüp hamam misali bir odaya geçtim. Soğuk mu iyi edecekti beni yoksa sıcak mı bir türlü bilemediğimden sarhoş sivrisinekler gibi kapıları bir açıp bir kapadım. Gecenin ikisine doğru soğuk havanın (İzmir'in soğuk havasını bilirsiniz) bana daha iyi geldiğine kanaat getirmiştim. Sürekli terleyen vücudum yüzünden bir türlü kuruyamamış saçlarımı bir saç bandıyla toplayıp geçen yaz bir aileye evlatlık verilen en yakın arkadaşım Burcu'nun doğum günümde verdiği fötr şapkanın altına soktum, bu şapkanın hikayesi ben daha çok küçükken başlamıştı. Küçücük bir çocukken tüm dünyanız, pamuk şeker, kaydırak yahut çoğu çocuğun olduğu gibi salıncaktır ve eğer yirmi çocuk aynı anda sadece iki salıncaklı bir parka gidiyorsanız... Eh, iyi şanslar çünkü o gün benim şansım pek yaver gitmemişti. Sadece yarım saatlik bir park süresi içerisinde on dakikadan fazladır salıncak sırası bekliyordum ve açıkçası sıranın bana geleceği yoktu. Üzüntü ve sinirden çakmak çakmak olmuş gözlerle topuklarımı yere çarpa çarpa yürümüş ve etrafıma pek bakmamıştım; gelen bisikletle sallanan salıncak arasında pestile dönmeden önce bana şans olarak verilmiş iki saniye vardı ve inanması güç olsa da ben kendimi yere atıp beynimi patlatmaktan kıl payı kurtarmıştım. Yine de alt çenemde salıncağın, sol kulağımın arkasında da bisikletin birer hatırası kalmıştı. O zamanlar altı yaşında olmak ve görüntünün değerinden bi'haber olmak avantaj olsa da yaşım on dörtten on beşe atladığı, benim çocukluktan ergenliğe geçmeye başladığım sıralarda yara izlerim kız erkek fark etmeden oldukça dikkat çekmeye başladığını fark etmiştim. Farkına vardıktan birkaç hafta sonra ise insan içine çıkmayı red etmiş ve dersler haricinde kendim yatağa bağlı bir genç haline getirmiştim. Ve mucize gibi gelen arkadaşım Burcu, saçlarımı uzatmamı ve bu kusurları saç, şapka unsuruyla mükemmeliyetin bir parçası haline getirmeyi teklif etmişti. Hayır diyemezdim, her ne kadar şapka uzayan saçlarımdan üç yıl sonra elime geçse de. Yine de kusurlarımla yaşamam gerektiğini biliyordum. Onlardan kurtulamazdım. Çenemdeki beyazlamış yarayı okşayarak balkona çıktım. Evimin bulunduğu sokak biraz banliyö tarzıydı. Pek güzel ev göremezdiniz ve açıkçası dış cephesi güzelce boyanmış doğru dürüst tek bir ev bile yoktu; yine de gözlerimi kısıp biraz uzakları görmeye odaklandığımda gözüm gönlüm açılıyordu. Parlayan ışıklar içimin biran olsun açılmasına, üzücü hatıraların tozlu rafa kalkmasına, dönme dolaptan beter karışan midemin durulmasına yardımcı oluyordu ama Harun'un da dediği gibi eğer ceket almazsam bu bulantılar hiç olacak daha beter hasta olacaktım. Uyurken kullandığım battaniyeye sarınmak maksatlı odaya döndüğümde gözüme çarpan ve bu gece elime almayı bir türlü beceremediğim telefonumu gördüm. Battaniyeyi çıplak omuzlarıma örtüp telefonuma uzandım. Can'dan bir sürü mesaj ve çağrı bekliyordum ama vaziyet hiçte öyle değildi Sadece üç mesajım vardı ve ikisi Can'dan bile değildi. Boğazıma kadar batmış olduğum hayal kırıklığıyla mesajları açtım,

'Harun'la buluştunuz mu?

-Eylül'

'Ne konuştunuz?

Sevmek Anlaşmak Değildir...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin