~ALTERNATİF SON~
"Figen doğumda öldü!" dedi amcam kesin bir sesle. "Onu kimse öldürmedi, Ergin. O doğumda öldü. Buna rağmen o tetiği çekersen katil olacaksın."
Adam karşımda gülerken boştaki elini alnına bastırdı. "Bana daha önce bunları söylememiştin Selçuk." Dedi burnunu çekip. "Bu sefer çok yaklaştım, değil mi? Kardeşimin intikamını almaya şu kadarcık kaldı ve sen, senin yüzünden bir insanın daha ölmesinden korkuyorsun..."
"Ben kardeşini öldürmedim Ergin ama sen o tetiği çekersen birini öldürmüş olacaksın. Katil olacaksın..." diye bağırdı sertçe. Amcamın sabrı tükenmek üzere gibiydi. Kızgındı. Belki de hazmedemiyordu olanları. Karısını kaybetmişti ve ona en çok ihtiyaç duyduğu zamanda karısının kardeşi ona cephe almıştı. "Kızımın dayısının katil olmasını istemiyorum!" diye bağırdı son bir kez ama bunu önemsemedim. O dakikadan sonra amcamın söylediklerini önemseyemezdim. Silahın emniyetini açmıştı ve parmağı tetiği okşuyordu. Nazlı'nın korkuyla başını geriye atıp gözlerini kapattığını gördüm. Yanaklarından yaşlar dökülüyordu ve dudakları bir şeyler söylüyor gibi kıpırdanıyordu. Ses yoktu ama bir şeyler söylediği açıktı.
"Affet beni Naz," dedi kızın çenesini tutup başını sabitlerken. Dudaklarını ıslatıp birbirine bastırdıktan sonra kısa bir an bana bakıp dişlerini sıkıp gözlerini kapadı. Bütün mantığım beni terk etmişti ama vücudum ne yapılacağını biliyor gibi hareket ediyordu.
Silahı belimden çıkartıp iyice kavradıktan sonra kendi şakağıma dayadım. "Her ne yapacaksak birlikte yapalım Ergin." Dedim duygusuz bir sesle. "Yemin ederim ki sana bu zevki tattırmayacağım! Beni buraya onun ölümünü seyredeyim diye getirttin ama o tetiği çekersen," dedim silahımın emniyetini açıp. "ikimizi birden öldürmüş olacaksın."
Adam afallayarak baktı bana. Bende şaşkındım. O ana kadar bunu yapmak aklımın ucuna gelmemişti ama iyi fikirdi doğrusu. "Nazlı'nın ölümünü seyretmeyeceğim!" dedim buz gibi bir sesle. "Onunla beraber ölebilirim ama sevdiğim kadının ölümünü izlemeyeceğim!" Ekrandan yükselen sesleri umursamama rağmen babamın sesini duymak kayıtsız kalamayacağım bir şeydi. Sesinde endişe ve korku duyuluyordu; söylediği şey ise sadece 'OĞLUM!'du...
Adamın titreyen elleri arasındaki kıza bakıp dudaklarımı birbirine bastırdım. Ece'den sonra Nazlı'nın da gitmesine izin veremezdim! Vermeyecektim! Onun için ondan vazgeçmek bir şeydi ama onun olmadığı bir dünyada öksüz kalmak bambaşka bir şeydi. Koskocaman olmuş kırmızı gözlerle yalvarırcasına baktı bana. Dudaklarından ses çıkmamasına rağmen konuşuyordu. Biraz dikkat kesilince söylediklerini az buçukta olsa anladım. "Yapma," diyordu. "Seni seviyorum, yapma..."
Titrek bir ses verdim burnumdan. "Hazır mısın Ergin?" diye soludum dişlerimin arasından. Gözlerim Ergin'in elleri arasında ablukaya alınmış olan kadındaydı. Başını delirmiş gibi sallıyor, çenesini sabitlemiş olan o dehşet saçan parmaklardan kurtarmaya çalışıyordu. Sonunda başardı da. Ben "Üç deyince basmazsan o tetiğe, Naz ve ben buradan el ele çıkacağız ve sende buna izin vereceksin." Dedikten sonra, hemen sonra haykırdı kulakları sağır eden bir sesle.
"YAPMA! HARUN YAPMA!"
Gözlerimi kapattım huşu içinde. Huzurlu olduğumdan değil ama... Garip bir şekilde bu haykırış iyi gelmişti bana. Onu kaybetmek bende ne demekse, beni kaybetmekte Nazlı'da aynı şey demekti. Bu haykırış bunun göstergesiydi. Beni hala sevdiğini görmek... Namlunun ucundaki adama iyi gelmişti. Kalbim ağzımda gülümsedim. Gözlerim hala kapalıydı. Kulaklarım Ergin'i ya da dayımla babamı duymuyordu ama Nazlı'yı dinliyordu. Yutkunduktan sonra araladım tüm o vahşete karşı yumduğum gözlerimi. Yalvaran kızın sesi gitmişti. Ergin'in eli kızın ağzına duvar olmuş, silahı bedenin başında bekleyen Azrail gibi kızın şakağına yaslamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmek Anlaşmak Değildir...
ChickLitNaz sadece biraz kötümser, realist, az buçuk felaket tellalcısı... Kısacası tam bir bela mıknatısı. İroni fabrikası bir adam... Ve okumak için yollara düşen sivri dilli, yetim bir kız. Naz tekeri patlak, yaşlı bir kamyonda ve kader hep yokuş aşağı s...