Hikayenin restorasyonlu halini okumak için profilimdeki; Bir Şansımız Olsaydı isimli hikayeye bekliyorum.
Keyifli okumalar ;
-
-
-
Sevmek Anlaşmak Değildir... |3. Bölüm Ne Demek Sevgili?|
Günün özeti; işten erken çıktım ve Seda'nı ceketi hala üzerimde. Üstelikte Harun'un eli tarafından da abluka altına alınmış haldeyim.
Sinirden tir tir anne baba ve Harun üçlüsünün arasında bardan dışarı sürükleniyorum. Daha doğrusu Harun tarafından sürükleniyordum çükü isimlerinin Nazan ve Çetin olduklarını öğrendiğim anne baba ikilisi bizi çoktan arkalarında bırakmış son hız biraz uzakta ki jiplerine doğru gidiyorlardı. Az sonra beni bir arabaya sokup istedikleri yere sürükleyeceklerine dair kötü bir his var içimde. Artık gasp mı edecekler tecavüz mü? Yoksa her bir parçam diğerinden çok çok uzakta beni parçalayacaklar mı Allah bilir...
Akıl okuyan bilge usulca elimi bırakırken saatine bakıp mırıldandı. "Seni yemeyeceğiz."
"Demin az daha sömürüyordun ama!" diye tısladım
"Bil diye söylüyorum kokun beni tahrik bile etmedi." Harun bıyık altından gülmeye başlamıştı ki elim onun esaretinden tamamen kurtuldu bende sıkı bir tokatla göğsüne vurdum.
"Bende bil diye söylüyorum senin kokun beni iğrendiriyor!"
"Beni mi kokladın?" diye sordu zafervari bir alaycılıkla. Tanrı'm! Ne ukalaydı ama. Üstelikte beni sürüklediği şu durumdan sonra bile. Ama kaybeden taraf olmayacaktım, buna emindim. Sadece zafere cümle ile değil de eylem ile ulaşmayı umuyordum. Bu yüzden onun cümlesinin bitiminde cümbür cemaat izlediğimiz istikametten ayrılıp geri dönmeye karar verdim, hatta birkaç adım uzaklaşmıştım bile. Bu 'aman gelsin de beni yakalasın, havada üç beş tur döndürsün.' Türünden bir Türk filmi oyunu değildi ayrıca ona neden oyun yapacakmışım ki canım? Elimi hız kazanmak amacıyla hızla ileri geri oynatıyor, pergel misali uzun bacaklarımı kısa aralıklar halinde açıp kapıyordum ama bu kaçış eğilimim attığım dördüncü adımda Harun'un uzun kolları ile engellenmişti.
"Hey!" sesim umduğumdan yüksek çıkmıştı ama bu etraftaki barların da sesiyle duyumu engellenen bir sesti. Dudaklarımı yalayıp belime sarılan koldan kurtulmaya çalıştım. "İşe dönmem gerek." Dedim sarkan saçlarımın arasına gömülen yüzümle.
"Bu gün benimsin canım!" dedi beni zar zor tutarken oysa bu sefer pasif bir direnişle kalmayacak aktif bir kurtulma çabası içinde olacaktım. Dirseğimle karın kaslarına doğru çalıştım. Az biraz da olsa canına yaktığıma dair yemin bile edebilirdim ama Harun kolunu bir santim bile kıpırdatmamıştı.
"Senin canın falan değilim ben!" diye bağırdım nefes nefese.
"Tamam." Dedi kıpırdamama müsaade etmeyen bir durağanlıkla. "Anlaşma yapalım."
" Ne anlaşması??"
"Bu gece," dedi beni serbest bırakıp elimi kendine saklarken. "benle gel. Yani bizle. Sana birkaç soru sorup bırakırlar. Bende gece seni evine bırakırım."
"Bunu neden yapacakmışım ?" diye sordum şüpheci bir tavırla.
Mantıklı bir soru sorduğumun bilincinde olarak dudak bükerken birden kafasında ampul yanmış gibi, "Üzerine kahve döktüğüm ve iki gündür boş vakitlerinde seni rahatsız ettiğim için seni şık bir yere yemeğe götürdüğümü varsaysak." Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevmek Anlaşmak Değildir...
ChickLitNaz sadece biraz kötümser, realist, az buçuk felaket tellalcısı... Kısacası tam bir bela mıknatısı. İroni fabrikası bir adam... Ve okumak için yollara düşen sivri dilli, yetim bir kız. Naz tekeri patlak, yaşlı bir kamyonda ve kader hep yokuş aşağı s...