Sevmek Anlaşmak Değildir... |29. Bölüm Buz Dağının Görünmeyen Yüzü|

2.4K 82 0
                                    

Hikayenin restorasyonlu halini okumak için profilimdeki; Bir Şansımız Olsaydı isimli hikayeye bekliyorum.

Keyifli okumalar ;

-

-

-



Sevmek Anlaşmak Değildir... |29. Bölüm Buz Dağının Görünmeyen Yüzü|



Yaşlı adam sözünü ikiletmez bir şekilde Harun'u odadan kovmuş ve benim meraklı bakışlarıma hafif bir tebessümle karşılık vermişti. Sorularımın gerçekten cevaplanacağından şüpheliydim. Çünkü o adam bu ailenin bel kemiğiydi ve belki de o sırların ana kaynağıydı. Bana açıklar mıydı bilemiyorum. Dede ayakucuma otururken hafifçe çıkmış, beyaz sakallarını sıvazladı. Ardından ise derin bir nefes alıp dudaklarını araladı. "Teyzeni gördün sanırım." Ne kadar yapmamak için çabalasam da gözlerimi devirmeden edemedim. Evet, o buradaydı! Gitmiyordu! Onun benim hayatıma maal olan hatalarını telafi etme çabası, Tanrı'm!... Üstelikte konu ne olursa olsun işin teyzede son bulması... Yaşlı adam sır verircesine bana eğildiğinde tükenmiş bir halde bir derin nefeste ben aldım. "Kabul etmesi ne kadar zor olursa olsun böylesine zamanlarda sırtımızı yaslayacağımız birilerine ihtiyaç duyarız, Nazlı."

Gözlerimi boşluğa diktim. O hissi biliyordum. Çünkü şu an bile hissediyordum. Ama o kadın hiçbir ihtiyaç anımda yanımda değil ki... Şimdi buraya gelmiş olması... Samimi değildi işte. O samimiyete inanmam imkansızdı...

"Senden sadece, teyzene bir kapı aralamanı istiyorum. Sa-"

"Toplantı." dedim birden. Ellerimle oynarken yanan gözlerimi tavana dikmiştim. Nitekim ağlayabilirdim ve bunu istemiyordum. Kapı açmak falanda istemiyordum. Ben aslında... Bilmiyorum. Ne istediğimden emin değilim.

Harun Bey ellerini dizine yerleştirirken gülmüş ve istikrarlı bakışlarımı yerle yeksan edecek şekilde konuşmuştu. "Teyzeni affetmeni denemeni istiyorum."

Yanan gözlerimi tavana dikip dudaklarımı ıslattım. Konu neden yine teyzeye gelmişti ki? Teyzeyi düşünmeye sevk edildiğim üç dakika boyunca çektiğim ıstırap kasıklarımda varlıklarını hissettirmeye çalışmış ama istikrarlı duruşum sayesinde umursamama oyununun galibi olabilmiştim. Üç dakikanın sonunda gelen 'Esas meselem.' ise huzur vericiydi.

"Şu toplantılar..." dedi adam sonunda tonton bir şekilde. "Canını çok sıkıyor değil mi?"

IHHHHHĞKKKKK!!!!! Herkesin derdi Naz'ı geçiştirmekti! Harun'a sorar cevapsız kalır. Kardeşine sorar 'ona güven.' diye cevap alır! Ya dede? Güya benim tarafımda, diye düşündüm sinirlerime hakim olamamaksızın.

"Ama senin canını sıkmamalı." İnleyip yatakta geri düşmemek için kendimi zorladım resmen. Herhangi bir Allah'ın kulu bana gerçek bir cevap verecek mi, cidden merak ediyorum. "Çünkü, biliyorsun. Otuz tane adam oturup senin dedikodunu yapacak değiliz." Bunda haklıydı işte. Milletin işi gücü yok beni mi çekiştireceklerdi sabahtan akşama? Hem ne diyeceklerdi ki? 'Helal be kıza! Harun'u dize getirdi! Yürrrü be Naz'zzııımm!' mı? Bu kıro düşünce ile yüzümü buruşturup kafamı salladım.

"O halde ne konuşuyorsunuz?" diye sordum uysal bir ses ve uzlaşmacı tavırlarla. Yaşlı adam korumacı bir tavır takınıp bana eğildi. "Bak, kızım." dedi usul bir sesle.

"Batıyor musunuz?" dedim tek solukta. Aklıma gelen tek ihtimal buydu ve eğer sorun buysa benden saklamalarını anlamıyordum. Sonuçta para benim öncelik sıramın tepelerinde yer alsa da kişiliğimi oluşturan etmenler arasında sonlarda dahi yer almıyordu. Hem paranın var olması ya da olmaması ilişkilerimi etkileyen bir unsur değildi. Bana söyleyebilirlerdi.

Sevmek Anlaşmak Değildir...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin