Kokusu burnuma dolup içimde bir yerlerin hareket etmesine neden olurken ondan uzaklaşmak istedim. Kollarını belimden sırtıma çıkarıp beni engelledi. Afalladım. Bana sarılıyordu ve bunun farkındaydı. Ondan uzaklaşmak, gitmek istesem de bana izin vermiyordu. Boynuna doladığım kollarım gevşemesine rağmen burnum hâlâ erkeksi kokusunu alabildiğim boyun girintisinde saklıydı.
Yutkundum ve onun tepkisini bekledim fakat sessizdi. Ne gitmeme izin veriyor ne de kendi gidiyordu. Bana sarılmak mı istiyordu? O da benim gibi kendini yalnız mı hissediyordu?
Nefeslerimizin düzene girmeye başlamasıyla onun da ellerinin varlığı yavaşça kayboldu. Ellerini sırtımdan kaydırdı ve belimin iki yanına koydu. Yutkundum ve ben de ellerimi boynunda yavaşça çekip göğsüne yasladım. Göğsünden yayılan sıcaklık avuç içlerimi acımasızca yakarken bedenimi hafifçe geri çektim. Yanağım pürüzlü yanağına sürttü. Bu temas iyi gelmedi. Uzaklaşıp yüz hizasına geldiğimde gözlerimi kaldırıp gözlerine odaklandım. Karanlıkta siyahın en koyu haline bürünmüş bakışları gözlerimin içine bakarken yutkundum. Uzun bir süre, belki de sadece bana bu kadar uzun gelmişti, birbirimize baktık.
Gözlerini kısıp yüzümü taramaya başlamasıyla gözlerimi kaçırdım. Biz nasıl bu duruma gelmiştik? Bakışlarım yine siyahlara değerken beni incelediğin fark ettim ve aniden kafamda bir şimşek çakmıştı.
Şaşkın bir nefes alıp hafifçe göğsümden kaymış olan havluyu yakaladım ve yukarı çektim. Tedirginlikle kıpırdandım fakat belimdeki eller bir türlü uzaklaşmıyordu. Yakıcı bir madde gibi dokunduğu yerleri aleve veriyor ve bu hiçbir şekilde hoşuma gitmiyordu. Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda bakışlarının kollarımda olduğunu fark ettim. Gözleri yine gözlerimi buldu. Hipnoz olmuş gibi ona bakıyordum. Dudaklarını araladı, "Titriyorsun..." diye fısıldarken ses tonunu tarif edemedim.
Gözlerimi ondan kaçırıp uzaklaşmak istememle bana yine engel oldu. Belimi sıkıca tutup beni havaya kaldırdı ve basamaklardan uzaklaştırdı. Kaşlarımı çatarak ona baktığımda omuzlarını silkti ve umursamaz bir tavır takındı. Bileğimden kavrayıp beni misafir odasına sürüklemeye başladığında büyük bir panik duygusu benliğimi ele geçirdi. Odanın kapısını açıp banyoya yöneldiğinde mümkünmüş gibi gözlerim daha da büyüdü. Banyo kapısını aralayıp bileğimi bırakmasıyla ondan bir iki adım uzaklaştım. Kollarımı etrafıma sardım ve onu izlemeye koyuldum. Zaten beni umursayan da yoktu!
Üzerindeki gömleğin kollarını yukarı doğru katlayıp küvetteki soğuk suyu boşalttıktan sonra tıpasını geri kapatıp sıcak suyu açtı. Kenarda dizili olan jellerden bir tanesini alıp bolca dolmakta olan küvetin içine sıkmaya başladı. Onun ölçümünü bilmediğini anladığımda yüzümü buruşturdum. Su yerine küvetin içi köpükle dolmuştu. Jeli yerine geri koydu ve bana dönmedi, suyu izlemeye devam ediyordu. Banyo musluğunu kapatıp ayağa kalktı ve arkasını yavaşça dönüp bana baktı, ardından emin bir yüz ifadesi takınıp çenesiyle küveti gösterdi. Kaşlarımı çatarak ona bakmamla kafasını geriye atıp derin bir nefes verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE KARASI
Roman d'amourTek bir gece iki yabancının hayatını birleştirdi. Gece karası gözlerin büyüsüne kapılmaktan ölesiye korkan masum ve kırılgan bir kadın... Zümrüt yeşili gözleri gördüğü ilk andan beri aklından silemeyen acımasız ve öfke dolu bir adam... Geçmiş onları...