Tek bir gece iki yabancının hayatını birleştirdi.
Gece karası gözlerin büyüsüne kapılmaktan ölesiye korkan masum ve kırılgan bir kadın...
Zümrüt yeşili gözleri gördüğü ilk andan beri aklından silemeyen acımasız ve öfke dolu bir adam...
Geçmiş onları...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kulağıma dolan sesle birlikte kaşlarım çatıldı. Göz kapaklarımı kaldırmamla onun koltukta oturarak uyuduğunu gördüm. Yavaşça doğrulurken etrafa bakındım fakat duyduğum sesin kime ait olduğunu anlayamadım. Fakat saniyeler sonra midemin yeniden guruldamasıyla istemsizce güldüm. Komodinin üstündeki telefonumun ekranına bakmamla saatin yediye geldiğini görüp sessiz olmaya özen göstererek yataktan çıktım. Odadan çıkmak için hareket edecektim ki duraksadım ve dolaptan ince bir pike alıp onun üzerinde örttüm. Uyanmadığına emin olduğumda hızla odadan çıkıp merdivenlerden aşağı kata ilerledim. Salona kafamı çevirmemle Çağla ve Baran'ın karşılıklı koltuklarda uyuduğunu fark ettim. Dikkatli adımlarla mutfağa girdim, ardımdan kapıyı çektim.
Kendime hızlı bir şekilde doyurucu bir sandviç ve büyük bir bardak portakal suyu doldurdum. Bar taburesinin tekine yerleşip tabağıma odaklandığımda kapı yavaşça açıldı. Kafamı çevirip bakmamla kaşlarımı kaldırıp gülümsedim.
"Günaydın, kızım. Uyuyamadın mı? Neden bu kadar erken kalktın?" diye soran Sude Hanımla, "Uyuyordum ama karnımın acıktığını hissedince kalkmak zorunda kaldım," diye açıklamamla gülerek kafasını salladı ve arkasındaki kapıyı kapatıp kendine bir fincan çay yapmaya koyuldu.
"İlk hamileliğimde bende gece yarıları midemin guruldamasına kalkardım. Baran'da tam tersi oldu. Sadece uyumak istiyordum."
Güldüm. "Benim de her zaman uykum geliyor. Uzanmamla uykuya dalıyorum. Eskiden erkenden kalkardım. Ve bu kadar çok yemezdim. Şimdi her şey bambaşka ilerliyor," dememle ikimiz de gülüştük. Parmaklarımın arasındaki sandviçten bir ısırık almamla gülümseyerek omuzumu okşadı.
Sonra aramızda uzun bir sessizlik oluştu. O çayından küçük yudumlar alırken, ben tabağıma odaklanmıştım. "Lina..." diye mırıldanmasıyla duraksadım ve dikkatimi karşımdaki kadına verdim. "Teşekkür ederim..."
"Ben..." Ne diyeceğimi bilemiyordum. "Bir şey yapmadım ki..."
"Beni çok mutlu ettin. Oğlumu bir daha mutlu göremeyeceğimi düşünmüştüm." Elimdeki ekmeyi yavaşça tabağa geri koydum ve merakla onu dinlemeye koyuldum. "O günden sonra bunun imkânsız olduğuna emin olmuştum fakat sen... Sen onu bu güzel gözlerinle büyüledin."
"Ben mi?" diye sordum afallayarak. Bilmiş bir ifadeyle sessiz bir kahkaha attı, ardından "Oğlum karşıma çıkıp bir kızla evleneceğim ve o kız hamile dediğinde çok endişelenmiştim. Seni tanımıyordum ve aklındaki hiçbir şeyi bilmiyordum. Bir sürü ihtimal vardı ve ister istemez oğlum için korkuyordum ama sen... Sen onu büyülediğinin bile farkında değilsin..." diye mırıldandı.
"Sizin yerinizde kim olsa endişelenirdi. Size bu konuda hiç kızmadım," diye karşılık verip başımı eğdim.
"Özellikle de oğlum aşka kalbinin tüm kapılarını kapatmışken sen çıkageldin," demesiyle kaskatı kesildim. Nefesim bilinçsizce hızlanırken yutkundum ve çenemi kaldırıp karşımdaki kadının gözlerine odaklandım. "Sana çok farklı bir değer veriyor, Lina. Sana baktığında arada sırada iç çektiğini görüyorum. Gözleri hep senin üzerinde. Ve sen bunların hiçbirinin farkında değilsin."