#Evgeny Grinko - Field
Tenimde, özellikle yüzümde hissettiğim sıcaklıkla istemsizce kaşlarımı çattım. Derin bir nefes alıp yutkunmamla göz kapaklarımı yavaşça kaldırdım ve sırt üstü yatıp gerindim. Ve donakaldım. Tam gözümün önündeki tavana bakakalırken dün geceye ait anılar birer birer zihnime doluştu. Tekrar yaşadığım sahnelerle nefesim hızlandı, sol yanımda şiddetle atmaya başladı. Aniden doğruldum ve birkaç saniyenin içinde odanın içini taradım. Nefesim göğüs kafesimi dövmeye başlamasıyla dudaklarımın arasında küçük bir hıçkırık koptu ve ayağa fırladım.
Tam karşımdaki duvar aynasındaki yansımamla göz göze geldim. Bedenimde gözüken hiçbir şey yoktu. Sadece makyajımın belirli yerleri dağılmıştı. Saçlarım karmakarışık bir vaziyetteydi. Göremediğim acılar ne olacaktı peki? Kalbimi döven gerçekler? Nefes almamı engelleyen gözler?
Kalbimdeki acı öyle yoğun bir hâl almıştı ki, ağlamak, haykırmak istesem de, boğazımdaki yumru buna engel oluyordu. Bacaklarımdaki gücün tükenmesiyle yere çöktüm. Bacaklarımı karnıma çekip kollarımı onlara doladım, ardından sessizce yanağımı dizlere yaslayıp gözlerimi yumdum.
Ben ne yapmıştım? Bana ne yapılmıştı? Bağırmak istiyordum. Ağlamak ve haykırmak istiyordum. Kendimi paralamak, her şeyi dağıtmak istiyordum. O kadar çok şey istiyordum ki fakat sadece kendimi izlemekten başka hiçbir şey yapamıyordum, yapmıyordum.
Ben bir enkazdan ibarettim.
Derin bir iç çektim ve ayağa kalkmaya yeltendim fakat uyuşan bacaklarım buna engel oldu. Yeniden yere kapaklandım. Kafamı iki yana sallayıp yeniden denedim ve bu sefer başardım. Yatağın kenarında, yerde duran elbisemi eğilip kavradım. Üzerime yavaşça geçirdim. Bakışlarım ayakkabılarımı buldu fakat onlara aldırmadan kapıya yöneldim ve odadan çıktım.
Yavaş adımlarla asansöre yöneldim. Yanımdan geçen insanları umursamadan kendimi asansör kabinine attım. Dün gece bu asansörün içinde yaşananların aklıma gelmesiyle dişlerimi birbirine geçirdim. Kapılar kendiliğinden iki yana açıldığında yeniden yürümeye başladım. Ve duyduğum sesle birlikte duraksıyor gibi oldum.
Çağla ve Yaprak endişe ve korku ile resepsiyonu birbirine katmıştı. Çağla kafasını çevirip beni gördü ve "Lina..." diye fısıldadı. Saniyeler sonra ikisiyle göz göze geldim ama aldırmadan yürümeye devam ettim.
Döner kapıdan çıkarken Yaprak bileğimi yakaladı. Anında onun dokunuşundan koptum ve temiz havaya çıktım. Yüzüme esen buz gibi rüzgârla birlikte titrek bir nefes aldım.
"Lina sana ne oldu? Bu halin ne böyle? Dün geceden beri delirmiş durumdayız! Telefonun da yanında değil. Çok endişelendik. Kimsenin hiçbir şeyden haberi yok ama seni bulamasaydık ailene gidecektik," diye art arda soludu Yaprak. Bakmadım. Bakamadım. Kimsenin yüzüne bakacak halde değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE KARASI
RomanceTek bir gece iki yabancının hayatını birleştirdi. Gece karası gözlerin büyüsüne kapılmaktan ölesiye korkan masum ve kırılgan bir kadın... Zümrüt yeşili gözleri gördüğü ilk andan beri aklından silemeyen acımasız ve öfke dolu bir adam... Geçmiş onları...