Prolog

49.6K 1K 51
                                    



Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Beş Sene Önce


Gözlerinden akan yaşlara rağmen koşmaya devam ediyordu. Şimdi yıkılamazdı. Şimdi isyan edip zaman kaybedemezdi. Hem ne için edecekti ki? O iyiydi. Ona bir şey olsa hissederdi değil mi? Onun canı yansa kendi canı yanmış gibi acı çekmez miydi? Elbette çekerdi. Gözüne yüzlerce gibi gelen merdivenleri hızla çıkarken duyacağı şeylerden korkmuyordu. Hayır! Korkmuyordu işte. Çünkü duyacağı şeyler hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. Sevdiği kadın iyiydi. Duyacağı sadece bu gerçek vardı.

Son basamakla beraber nefes nefese sol tarafına dönmesiyle kardeşiyle göz göze geldi. Hızlı adımlarla onlara yöneldi ve endişeli bakışlarını onların yüzünde gezdirdi. Kimseden bir ses çıkmayınca vakit kaybetmeden kardeşine döndü ve ondan bir cevap beklercesine kaşlarını çattı. O ise sadece isimlendiremediği bakışlarla yüzüne bakmaya devam ediyordu. Zihnine yavaş yavaş akın etmek için hazırlanan düşünceleri hissetmesiyle endişeyle yutkundu ve tam o sırada ameliyathanenin kapıları iki yana açıldı. Anında gözlerini kardeşinin gözlerinden kaçırıp merak ve endişeyle kapıdan çıkan doktorlara doğru yöneldi. Dudaklarını konuşmak için araladı fakat sesini bulamayıp yeniden kapattı. Her birinin gözlerine bakarak içeride yatan kadın hakkında, sevdiği kadın hakkında bilgi istedi. Konuşmaya gerek yoktu. Gözleriyle zaten her şeyi ortaya seriyordu.

Önemliydi. Ona bir kez bakan kapılar ardında yatan kadının onun için önemini anlardı. Göz bebeğini ele geçiren korkunun sebebi oydu. Ellerinin titremesi, avuç içlerinin terlemesi, nefesinin tıkanması, endişe kokan fakat umut dilenen gözleri... Her şey sevdiği kadına duyduğu aşktan kaynaklanıyordu.

Ve sadece ama sadece saniyeler sonra her şey bitti. Hayatının değişmesi, benliğinin kaybolmasını sağlayan birkaç saniye... Doktorların ağzından birer birer firar eden sözlerle kalakaldı. Hiçbir tepki veremedi. Ve koca bir gerçeğin beyninde yankılanmasıyla gözle görülür bir şekilde sarsıldı. Dehşete düşemedi çünkü geri çekilen mantığı duyduğu şeyleri kavramak istemiyordu. Kalbi, hâlâ sevdiği kadının yaşadığını fısıldıyordu. Gücü tükenip yere çökerken de, onun ismini haykırırken de, kalbinde hissettiği dayanılması güç acıya maruz kalırken de, kendinde değildi.

O, benliğini kaybetmiş âşık bir adamdı.

Acısının taze olmasını umursamayan hayat onu belki de ölümden daha acımasız bir gerçekle karşı karşıya bıraktı. Duyduğu, öğrendiği gerçeklerle, kulağına akın eden itiraflarla belki de hiç olmadığı kadar kendini bomboş hissetti. İnanmak zor gelmedi. Oysa az önce korkudan titreyen kendisi değil miydi? Sevdiği kadının arkasında ağlayan adam saniyeler sonra hiçbir şey olmamış ve yaşanmamış gibi ayaklandı ve adım adım o kapının ardında yatan kadından uzaklaştı.

O, benliğini kaybetmiş bir adamdı, sadece bir adam.




***


Facebook Grubumuz: Dilara Büyük'ün Kaleminden

Instagram: dilaraabuyuk

IG: dilarabuyukromanlari

GECE KARASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin