Telefon konuşmasından sonra masaya döndüğümde onun yüz ifadesi gerilmeme neden olmuştu. İfadesizdi, her zamanki gibi. Aklından ne geçtiğini bilememek beni kahvaltı boyunca germeye devam etmişti. Benimle ilgilenmiyor fakat ilgisiz de davranmıyordu. Beni karmakarışık bir ruh haline sokmuştu. Karan'ın ailesi kahvaltıdan sonra gitmişti. Baran ile Çağla ise bir şeylerin yolunda ilerlemediğini fark edip kalmaya karar vermişlerdi. Gidecektim ve Karan bunu biliyordu fakat nasıl gidecektim? Ben gidiyorum deyip kapıdan çıkamazdım ki!
Salonda dakikalardır bir sessizlik vardı ve bu öyle rahatsız ediciydi ki... Yavaşça kalkmamla onunla istemsizce göz göze geldim. Derin bir iç çekip kimseye bir şey demeden odama yürüdüm. Üzerime rahat bir şeyler geçirip aşağı indiğimde herkesin hâlâ yerinde oturduğunu görmek kıpırdanmama neden oldu. "Ben gidiyorum..." diye mırıldanmamla Baran ve Çağla şaşkınlıkla bana döndü ve Karan öylece televizyona bakıyordu.
"Nereye gidiyorsun?" diye soran Çağla ile, "Küçük bir işim var. Onu halledip döneceğim," dedim. Göktuğ meselesini iki de bir ağzıma almak istemiyordum fakat ikimiz de oraya gittiğimden emindik.
"Tamam, ben de geliyorum." Yanımdan geçmek isteyen Çağla'nın önüne geçtim ve onu engelledim. Kafamı iki yana sallayıp, "Hayır. Sen burada kalabilirsin," diye karşılık verdim.
"Seni gideceğin yere bırakmamı ister misin?" diye bana doğru seslenen Baran ile duraksadım. Omuz silktim, "Senin için zahmet olmayacaksa benimle gelebilirsin," dedim. Sözlerimle birlikte Karan'ın kafası benim tarafıma döndü ve anlamayarak gözlerimin içine baktı.
"Tamamdır!" deyip hızla yanıma geldi, ardından ayakkabılarını giyip kendini dışarı attı. Çağla şaşkınlıkla bana dönüp, "Ben neden gelemiyorum ve neden onunla burada kalıyorum? Ben bunu öldürürüm!" diye soludu.
"Onu öldüreceğine o kadar emin olma istersen..." diye sessizce fısıldayıp güldüm, ardından ona döndüm fakat bir şey demeden arkamı döndüm ve evden çıktım.
Baran ile birlikte verdiğim adrese doğru yol alırken sessizdik fakat nereye ve kime gittiğimizi merak etmiş olacak ki bana bakıp, "Nereye gidiyoruz?" diye sordu.
"Göktuğ ile son kez konuşmaya gidiyorum," dememle arabayı aniden durdurdu ve şaşkınlıkla bana baktı, ardından "Lina... Seni gerçekten çok seviyorum ama seni o adama kendi ellerimle götüremem. Abim öğrendiğinde onun yüzüne nasıl bakacağım?" diye sordu endişeyle.
"Karan onunla görüşeceğimi biliyor ve bir şey demedi." Kaşları çatıldı. "Abim mi bir şey demedi?" diye sordu anlam veremeyerek. Kafamı sallayarak onu onayladım.
"Abimle o gece hakkında konuştunuz mu? Sabah ikiniz de gayet iyiydiniz." Derin bir nefes alıp hafifçe ona döndüm ve "Galiba ilk kez konuşmayı becerebildik. Ona inanmadığımı yüzümü vurmak için öyle bir oyun oynamak istemiş. Ben ona inanmadığım için, o da bana inanmıyor. Hâlâ Göktuğ'dan kopamadığımı düşünüyor..." diye mırıldandım yüzümü buruşturarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE KARASI
RomanceTek bir gece iki yabancının hayatını birleştirdi. Gece karası gözlerin büyüsüne kapılmaktan ölesiye korkan masum ve kırılgan bir kadın... Zümrüt yeşili gözleri gördüğü ilk andan beri aklından silemeyen acımasız ve öfke dolu bir adam... Geçmiş onları...