#Buray - Durduramadım Gitti Yarım
Günler sonra hâlâ benliğimde kan döken yaralarım vardı. Kapanmayacak gibi hissettiğim yaralarım kendimi boşlukta hissetmeme neden oluyordu. Onları kapatmak için elimden hiçbir şey gelmiyordu ve ben o yaralarla nefes almayı öğreniyordum. Bebeğimi hayal ederek uyuyor, onun için ağlayarak uyanıyordum. Ben nefes almayı unutmuştum. Gereksiz bir şekilde yaşamaya başlamıştım. Onsuz nasıl yaşandığını aklım bile unutmuştu.
Aşk mı? Günlerdir onu görmüyordum. İtiraf etmem gerekirse, görmek istiyor ama cesaret edemiyordum. Kendimi bir odanın içine kapatmıştım ve saatlerce sadece bir noktaya bakıyordum. Başka bir şey elimden gelmiyordu. Başka bir şey içimden gelmiyordu. Aslında nefes almak bile içimden gelmiyordu. Onun ne yaptığını ve ne yapacağını bilmiyordum.
Bebeğimin acısına bir de aşktan gelen tuhaf bir acı katılmıştı. Gerçek bir ölüme yaklaşır gibi sonuma yaklaştığımı hissediyordum. Onun nasıl olduğunu merak ediyordum. Sevdiğim adam bu acıyla nasıl başa çıkıyordu? Bilmiyordum... Tahmin bile edemiyordum. Ama benim küçük kalbim başa çıkamıyordu. Onun gözlerini her gözlerimi kapattığımda karşımda görmek, gülüşünü düşlemek, dokunuşlarıyla ürperen tenime dokunmak bana acı vermekten başka bir şey yapmıyordu.
Benliğime kazınan siyahları peşime bırakmıyordu.
Unutmak istemek iyi bir çözüm olabilirdi. Zaten bu düşünceyle hazırlanıp evden çıkmam yarım saatimi almamıştı. Eğer unutmak için kalabalığa karışmam gerekiyorsa, karışırdım. Bebeğimi aklımdan çıkarabilmek için içmem gerekiyorsa sonuna kadar içmeye razıydım. Eğer onu unutmak için uzaklaşmam gerekiyorsa, dünyanın bir ucuna gitmek için kolları sıvayabilirdim.
Kimseye aldırmadan kapıdan girip içeriye yöneldim. Kulağıma dolan yüksek sesli müzik kulağımın uğultularla dolmasına neden oldu. Kimseye bakmadan bar taburelerine yöneldim. Her ne kadar iyi gözüksem de yüzümde bir şeylerin ters gittiği anlaşılıyordu. Taburelerin bir tanesine oturdum ve barmenden bir tekila istedim. İlki bitip yenisi gelirken beynimin hafifçe geri çekildiğini hissediyordum. İyi geliyordu. Art arda içtiğim kadehlerle beynim uyuşmaya başlıyordu.
Gözlerimi etrafta gezdirirken bir masaya odaklandım. Gözlerim bana dikkatle bakan adama kayarken kaşlarımı çatarak başka bir yöne baktım. Siması tanıdık gelmesine rağmen umursamadım ve sadece önümdeki içkiye odaklandım.
Neden o gitmek zorundaydı? Biri bana bunu cevaplayabilir miydi? Neden başkası değil de o beni terk etmişti? Neden başkasının canı yanmamıştı?
Bitirdiğim bardağın yine dolmasıyla elime alıp dudaklarıma götürdüm fakat engellendim. Bakışlarımı bardağı tutan elin sahibine yöneltmemle yüzümdeki kanın çekildiğini hissettim. Babaannemin dediği bu muydu? Kalbin hızlanması, boğazındaki düğüm, ağlama hissi, acımasızlık... Burnumun sızlamaya başlamasıyla çantamdan çıkarttığım parayı masaya koydum ve ayağa kalktım. Birkaç saniye gözlerimi kapatıp baş dönmemi ele almamla arkamı döndüm ve hızlı adımlarla kapıya yöneldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE KARASI
RomanceTek bir gece iki yabancının hayatını birleştirdi. Gece karası gözlerin büyüsüne kapılmaktan ölesiye korkan masum ve kırılgan bir kadın... Zümrüt yeşili gözleri gördüğü ilk andan beri aklından silemeyen acımasız ve öfke dolu bir adam... Geçmiş onları...