Hızlı adımlarla yanıma geldi ve bileğimden kavrayıp beni peşinden sürüklemeye başladı. Hiçbir açıklama yapmadan beni arabaya bindirdi, ardından kendini şoför koltuğuna atıp gaza bastı. Sessizdi. Ve bu sessizliği beni korkutuyordu. Avuç içlerimi gözlerime bastırıp bu kâbusun hemen bitmesini diledim. Sadece herkesten uzaklaşmak istiyordum. Sessizlik bana iyi gelecekti. Sessizlik ihtiyacım olan şeydi. Yalnızlık ve sessizlik.
Arabanın ani bir şekilde fren yapmasıyla öne doğru savruldum. Elimi torpidoya yaslayıp son anda bir darbeden kurtulduğumda korkuyla ona baktım. Bana aldırmadan arabadan indi ve benim tarafıma gelmeye başladı. Aldığım nefesi veremeden arabanın kapısı açıldı. Kolumdaki baskıyla dışarı çıkarıldım. Kafamı eğip konuşmasını beklemekten başka bir çarem yoktu.
Önce sinirle soludu, ardından öfkesini azaltamadığı için arabayı yumruklamaya başladı. Gözlerimden yavaş yavaş damlalar akmaya başlarken kalbimden yukarıya doğru bir yanma hissi dağılıyordu. Boğazımdaki yumru git gide büyürken ellerim ve dizlerim titremeye başladı. Dişlerimi alt dudağıma geçirdim ve yüzümü duygusuz tutmaya çalıştım.
Bu saatten sonra kimseye zayıf yönlerimi göstermek, kimsenin yanında güçsüz kalmak istemiyordum. Sadece yoluma bakmak, sadece bebeğimi düşünmek ve onu kollarıma alacağım günü beklemek istiyordum.
Ben hiç kimseyi istemiyordum.
Saniyeler sonra yüzümde bakışlarının ağırlığını hissettim. Derin bir iç çekip kendimi kaçınılmaz olan konuşmaya hazırladım. Gözlerine bakmamla ilk defa bu kadar yoğun bir öfke gördüm. Belki de görmekten ziyade kalbimin derinliklerinde hissettim. Hiçbir zaman görmediğim öfke duygusunu sanki her zaman bana karşı kullanıyormuş gibi kolayca hedef tutması kalbimin bir köşesinde yaralara neden oldu. Belki de o köşelere sakladığım yaralara değil de, kabuklarını kazıyıp yine kanamasına maruz kaldığım için şaşkındım. Acı git gide derine saplanıyordu.
"Dinliyorum..." diye duygusuz bir tonla soludu. İstemsizce gözlerim ellerine kaydı ve eklem yerlerindeki kana odaklandım. Sonra kendime geldim ve yeniden gözlerine baktım.
"Ne dinlemek istiyorsun? Yüzüne, gözlerine baktığımda her şeyi duyduğunu anlıyorum. Duyduğun şeyleri sana tekrar anlatmayacağım, Göktuğ." Kendimi alkışlamamak için zor tuttum. Öyle kendinden emin ve güçlü bir ses tonuyla karşılık vermiştim... Sanki dakikalar önce kayıp üstüne kayıp veren ben değildim.
"Hepsini, her şeyi baştan anlatacaksın. Bana bunu borçlusun, Lina. Basit bir 'Sana ihanet ettim.' cümlesi yetersiz."
Kaşlarım havalandı, "Bunu neden yapacağım?" diye sordum anlamayarak. Derin bir nefes aldı ve "Kendimi daha iyi hissedeceğim..." diye mırıldandı. Daha büyük bir şaşkınlığa maruz kaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE KARASI
RomanceTek bir gece iki yabancının hayatını birleştirdi. Gece karası gözlerin büyüsüne kapılmaktan ölesiye korkan masum ve kırılgan bir kadın... Zümrüt yeşili gözleri gördüğü ilk andan beri aklından silemeyen acımasız ve öfke dolu bir adam... Geçmiş onları...